02 Nisan 2025 Çarşamba
Dosya

Tarihin Akışında Suriye’nin Yolculuğu

Dü­nüy­le, bu­gü­nüy­le Or­ta­do­ğu’nun önem­li ül­ke­le­rin­den biri olan Su­ri­ye’de ya­şa­nan olay­la­rı an­la­ma­nın ve an­lam­lan­dır­ma­nın en önem­li yol­la­rın­dan biri geç­mi­şi hak­kın­da bilgi sa­hi­bi ol­mak­tır. Bu ya­zı­da ta­ri­hi in­san­lık ta­ri­hiy­le yaşıt olan Su­ri­ye’nin İslam ön­ce­si dö­nem­den baş­la­ya­rak Baas re­ji­mi­nin ik­ti­da­rı­na kadar ge­çir­di­ği sü­re­ci ele ala­ca­ğız.

İslam fe­tih­le­rin­den önce Bi­lâ­düş­şam ola­rak ad­lan­dı­rı­lan Fi­lis­tin, Su­ri­ye, Lüb­nan ve Ürdün top­rak­la­rın­da Bi­zans’ın vas­sa­lı olan Gas­sâ­nî­ler hüküm sür­mek­tey­di. Sâ­sâ­nî­ler 613 yı­lın­da Gas­sâ­nî­ler’i ye­ne­rek böl­ge­yi ele ge­çir­se de uzun süren sa­vaş­la­rın ar­dın­dan Bi­zans böl­ge­yi geri aldı. Gas­sân, Kelb, Tenûh, Tağ­lib, Selîh gibi Arap ka­bi­le­le­rin­den olu­şan halk büyük öl­çü­de Hris­ti­yan­laş­mış­tı. Ti­ca­ri ola­rak Hicaz böl­ge­siy­le et­ki­le­şim ha­lin­de olan Bi­lâ­düş­şam’ın İslam dini ile ilk mü­na­se­be­ti Hz. Mu­ham­med’in davet mek­tup­la­rıy­la ger­çek­leş­ti.

Gas­sâ­nî emiri Şu­rah­bîl bin Amr’ın mek­tu­bu ge­ti­ren el­çi­yi ya­ka­la­ta­rak öl­dür­me­si üze­ri­ne bunu savaş se­be­bi sayan Hz. Mu­ham­med’in em­riy­le, İslam or­du­su ile Gas­sâ­nî­ler’in ha­mi­si olan Bi­zans ara­sın­da Mûte Sa­va­şı ger­çek­leş­ti. Müs­lü­man­lar­la Bi­zans ara­sın­da­ki bu savaş, be­ra­be­rin­de uzun yıl­lar sü­recek bir mü­ca­de­le­yi ge­tir­di. Ni­te­kim bir yıl sonra Bi­zans’ın savaş ha­zır­lı­ğı içe­ri­sin­de ol­du­ğu ha­be­riy­le Tebük Se­fe­ri için yola çıkan Müs­lü­man­lar, Bi­zans or­du­su­nun kar­şı­la­rı­na çık­ma­ma­sıy­la böl­ge­de­ki yerel emir­lik­le­ri ciz­ye­ye bağ­la­ya­rak geri döndü. Hz. Ebu­be­kir dö­ne­min­de ger­çek­le­şen ve Su­ri­ye’nin ka­pı­la­rı­nı tam an­la­mıy­la Müs­lü­man­la­ra açan Ec­nâ­deyn Sa­va­şı, Halid bin Velid ko­mu­ta­sın­da 80 bin ki­şi­lik Bi­zans or­du­su­na karşı ger­çek­leş­ti­ril­di ve büyük bir zafer elde edil­di. Bu za­fe­rin müj­de­si ken­di­si­ne ulaş­tık­tan kısa bir süre sonra vefat eden Hz. Ebu­be­kir’den sonra Hz. Ömer’in başa geç­me­siy­le o böl­ge­de sı­nır­lar, fe­tih­ler­le daha da ge­niş­le­til­di. Müs­lü­man­la­rın ar­t ar­da elde et­tik­le­ri za­fer­ler­den ra­hat­sız olan Bi­zans kralı He­rak­le­i­os, Hı­ris­ti­yan Arap­la­rın ve Er­me­ni­le­rin de ka­tıl­dı­ğı 50-100 bin ki­şi­lik or­du­su­nu Su­ri­ye’ye gön­der­di. Buna kar­şı­lık Halid bin Velid’in ko­mu­ta­sın­da­ki ordu da ha­re­ke­te geçti ve adını sa­va­şın ya­pıl­dı­ğı böl­ge­den alan Yer­mük Sa­va­şı ger­çek­leş­ti.

Bi­zans or­du­su­nun mağ­lup edil­di­ği bu savaş ne­ti­ce­sin­de, Bi­zans’ın böl­ge­de­ki ha­ki­mi­yet di­ren­ci ta­ma­men kı­rıl­dı. Bun­dan son­ra­ki sü­reç­te Bi­zans’ın için­de bu­lun­du­ğu eko­no­mik ve sos­yal çö­kün­tü, Hris­ti­yan­la­rın kendi iç­le­rin­de­ki mez­hep ça­tış­ma­la­rı ve en önem­li­si Müs­lü­man­la­rın adil yö­ne­tim an­la­yış­la­rı ve dav­ra­nış­la­rı, Su­ri­ye şe­hir­le­ri­nin kısa sü­re­de barış yo­luy­la İslam ha­ki­mi­ye­ti­ne gir­me­si­ne ve­si­le oldu. Fe­tih­ler­den sonra Su­ri­ye’nin gü­ne­yi ve mer­ke­zî kı­sım­la­rı Dı­maşk, kuzey böl­ge­le­ri Humus cün­dü­ne bağ­lan­dı. Hz. Ömer ta­ra­fın­dan Dı­maşk va­li­li­ği­ne ge­ti­ri­len, Hz. Osman dö­ne­min­de de Su­ri­ye genel va­li­si olan Mu­âvi­ye b. Ebû Süf­yân’ın va­li­li­ği, Su­ri­ye ta­ri­hin­de önem­li bir dönüm nok­ta­sı teş­kil etti. Mu­âvi­ye, güç ve iti­ba­rı­nı ha­li­fe­ye da­yan­dı­ra­rak böl­ge­de­ki st­ra­te­jik ham­le­le­riy­le di­sip­lin­li bir yö­ne­tim or­ta­ya koy­muş bu­nun­la bir­lik­te hal­kın da gön­lü­nü ka­zan­mış­tı. 661 yı­lın­da Emevi Dev­le­ti’nin ku­rul­ma­sı ve baş­kent ola­rak Dı­maşk’ın se­çil­me­siy­le Su­ri­ye’nin böl­ge­de­ki iti­ba­rı art­mış­tı. İler­le­yen yıl­lar­da Mekke’de ha­li­fe­li­ği­ni ilan eden Ab­dul­lah bin Zü­beyr’i des­tek­le­ye­rek Emevî ha­li­fe­si­ne baş­kal­dı­ran Kay­sî­ler ile Mer­vân bin Hakem’i des­tek­le­yen Kelb ka­bi­le­si ara­sın­da Mer­ci­ra­hıt Sa­va­şı ger­çek­leş­ti. Böl­ge­de­ki di­na­mi­ğin önem­li un­sur­la­rın­dan olan bu ka­bi­le­le­rin sa­va­şı, Su­ri­ye ta­ri­hi­nin ka­rak­te­ris­ti­ği­ni oluş­tu­ran ka­bi­le mü­ca­de­le­le­ri­ni baş­lat­mış oldu.

Eme­vî­ler Dö­ne­mi’nde ba­zı­sı gü­nü­mü­ze ula­şan ve İslam sa­na­tı­nın te­me­li­ni teş­kil eden ca­mi­ler, han­lar ve ka­sır­lar inşa edil­di. Yine bu sü­reç­te ilmi fa­ali­yet­ler art­mış özel­lik­le Kur’an, hadis, kelam gibi temel İslami ilim­ler açı­sın­dan ol­duk­ça ve­rim­li bir dönem oldu. Aynı za­man­da antik dün­ya­ya ait tıp, kimya ast­ro­no­mi ve fel­se­fey­le il­gi­li eser­ler Arap­ça’ya ter­cü­me edil­di.

Eme­vî­ler’in ye­nil­di­ği ve ha­ki­mi­ye­tin Ab­ba­sî­ler’e geç­ti­ği Zap Suyu Sa­va­şı’ndan sonra yö­ne­tim mer­ke­zi ola­rak Irak se­çil­miş ve böy­le­ce Su­ri­ye dev­let mer­ke­zi ol­mak­tan çıkıp Ab­ba­si­le­re bağlı bir eya­let ol­muş­tur. Hama, Humus, Halep gibi şe­hir­ler ti­ca­ri açı­dan öne­mi­ni yi­tir­miş­tir. Eme­vî­ler Dö­ne­mi’nde Kelb ve Kays ka­bi­le­le­ri ara­sın­da­ki çe­kiş­me­ler Ab­ba­sî­ler Dö­ne­mi’nde de tarım top­rak­la­rı mü­ca­de­le­si üze­rin­den devam et­miş­tir. Ab­ba­sî yö­ne­ti­mi­ne denk gelen 9. yüz­yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­dan iti­ba­ren Su­ri­ye’de ayak­lan­ma­lar çok fazla ol­muş­tur. Bu dö­nem­de sı­ra­sıy­la To­lu­no­ğul­la­rı, İhşî­dî­ler, Gulat Şia’ya men­sup Kar­ma­tî­ler ve son ola­rak Fâ­tı­mî­ler bütün şe­hir­ler ol­ma­sa da ço­ğun­lu­ğu hak­kın­da söz sa­hi­bi olmuş ve mer­ke­zi ha­li­fe­lik­ten uzak bir yö­ne­tim an­la­yı­şı be­nim­se­miş­ler­dir. Bu yıl­lar­da daha yeni or­ta­ya çıkan Dür­zî­lik inan­cı Kar­ma­tî mi­ra­sı­nın hâlâ yay­gın ol­du­ğu Su­ri­ye’de hızla ya­yıl­mış­tır.

1078 yı­lın­da Büyük Sel­çuk­lu hü­küm­da­rı Sul­tan Me­lik­şah’ın kar­de­şi Tutuş’un Fâ­tı­mî ha­ki­mi­ye­ti­ne son ver­me­siy­le bir­lik­te Su­ri­ye ve Fi­lis­tin Sel­çuk­lu Dev­le­ti ku­rul­muş­tur.

Su­ri­ye’de Sel­çuk­lu yö­ne­ti­mi baş­lar­ken Batı Av­ru­pa ve özel­lik­le İtalya’da ti­ca­ret ye­ni­den can­lan­mış bil­has­sa Halep ve Dı­maşk gibi Doğu Ak­de­niz sa­hi­li­ne yakın şe­hir­ler de bu ti­ca­ri ge­liş­me­den et­ki­len­miş­ler­dir. Sel­çuk­lu­lar sa­de­ce böl­ge­de si­ya­sî is­tik­ra­rı sağ­la­ma­mış aynı za­man­da İran ve Ana­do­lu ha­ki­mi­yet­le­riy­le bir­lik­te ka­ra­yo­luy­la ya­pı­lan ulus­la­ra­ra­sı ti­ca­re­tin de ge­liş­me­si­ni sağ­la­mış­lar­dır. Me­lik­şah’ın ölü­mün­den sonra ger­çek­le­şen taht kav­ga­la­rı se­be­biy­le Su­ri­ye’de yine bö­lün­me­ler ya­şan­mış­tır. Nu­say­ri­ler, İsma­ili­ler ve Dür­zi­ler, Sün­ni­ler­le mü­ca­de­le­le­ri­ni sür­dür­dü­ler. 1.Haçlı se­fe­rin­de Bi­zans­lı­lar Su­ri­ye’nin sahil ke­si­mi­ni ele ge­çir­di. İç kı­sım­la­rı ise Musul ata­be­yi olan İmâ­düd­din Zengi ele ge­çir­di. Böy­le­ce Su­ri­ye top­rak­la­rın­da Zen­gi­ler Dö­ne­mi ola­rak bi­li­nen süreç baş­la­dı. Hama, Humus gibi önem­li şe­hir­le­ri ele ge­çi­ren Zengi, aynı za­man­da Haç­lı­la­ra karşı cihat ilan etti. Onun ölü­mün­den sonra ye­ri­ne geçen Nû­red­din Zengi, ha­ki­mi­ye­ti daha da ge­niş­let­ti ve Su­ri­ye’nin büyük öl­çü­de tek elde top­lan­ma­sı­nı sağ­la­dı. Bu dö­nem­de yoğun bir imar fa­ali­ye­ti­ne baş­la­yan Nû­red­din Zengi, si­ya­sî kül­tü­rel ve dinî bir mer­kez ola­rak şehri can­lan­dır­dı. Sün­ni­le­rin ar­ka­sın­da du­ra­rak on­la­ra des­tek ve­re­rek böl­ge­de­ki Haçlı ve he­te­ro­doks un­sur­la­ra geçit ver­me­di.

Nû­red­din Zengi’nin ölü­mü­nün ar­dın­dan baş­la­yan taht mü­ca­de­le­le­ri Se­la­had­din Ey­yu­bi’nin Mısır ve Su­ri­ye’yi bir­leş­tir­me he­def­le­ri­ni ger­çek­leş­tir­me­si­ni ko­lay­laş­tır­dı. Kısa sü­re­de önem­li şe­hir­le­ri ha­ki­mi­ye­ti al­tı­na alan Se­la­had­din Ey­yu­bi, Haç­lı­lar­la ya­pı­lan Hıt­tin Sa­va­şı’nı ka­zan­dı ve ar­dın­dan Nu­red­din Zengi’nin zemin ha­zır­la­mış ol­du­ğu Kudüs fet­hi­ni ger­çek­leş­tir­di. Ancak bu ha­ki­mi­yet de Se­la­had­din Ey­yu­bi’nin ölü­mü­ne kadar sürdü. Ken­di­sin­den sonra Su­ri­ye ve Mısır olmak üzere ikiye ay­rı­lan top­rak­lar­da Su­ri­ye Ey­yu­bi­le­ri, Mısır’da ku­ru­lan Mem­lük Dev­le­ti’ni ta­nı­ma­dı. Ancak ara­la­rın­da­ki ça­tış­ma her iki ta­ra­fı da teh­dit eden Mo­ğol­la­rın sal­dı­rı­la­rıy­la sona erdi. Su­ri­ye top­rak­la­rı­na sal­dı­ran Mo­ğol­lar­la mü­ca­de­le­de öne çıkan Mem­lük Sul­ta­nı Bay­bars bu sü­reç­te büyük öl­çü­de ha­ki­mi­ye­ti eline almış oldu. Mem­lük­ler Dö­ne­mi’nde Su­ri­ye’de Moğol ve Haçlı teh­di­di ber­ta­raf edil­di. Böy­le­ce eko­no­mi ve ti­ca­ri hayat ye­ni­den can­lan­dı. Es­ki­den beri var ola­ge­len ilmi hayat sul­tan­la­rın da des­te­ğiy­le Mem­lük­ler za­ma­nın­da daha ileri bir se­vi­ye­ye ulaş­tı.

1516’da Mer­ci­da­bık Sa­va­şı’nda Yavuz Sul­tan Selim'in Mem­lûk or­du­su­nu yenip Su­ri­ye'yi Os­man­lı top­rak­la­rı­na kat­ma­sıy­la böl­ge­de 1918 yı­lı­na kadar yak­la­şık dört asır sü­recek olan Os­man­lı ege­men­li­ği baş­la­dı. Os­man­lı Dö­ne­mi’nde Su­ri­ye top­rak­la­rı­nın yö­ne­tim bi­çi­mi Şam, Halep, Trab­lus­şam ve Rakka eya­let­le­ri şek­lin­dey­di. Sünni, Şii, Ma­ru­ni, Ya­hu­di, Er­me­ni, Rum Or­to­doks gibi fark­lı dini ve etnik kim­lik­le­rin esen­lik­le bir arada ya­şa­dı­ğı top­rak­lar­dı.

Su­ri­ye coğ­raf­ya­sı, I. Dünya Sa­va­şı'nda Os­man­lı Dev­le­ti için önem­li ha­di­se­le­rin ya­şan­dı­ğı, terk edil­me­me­si için büyük ka­yıp­la­rın ve­ril­di­ği bir coğ­raf­ya ol­muş­tur. 19 Eylül 1918 ta­ri­hin­de İngi­liz kuv­vet­le­ri­nin sal­dı­rı­la­rı kar­şı­sın­da Türk­ler tu­tu­na­ma­mış ve sı­ra­sıy­la önce Na­sı­ra sonra Şam ve Halep İngi­liz de­ne­ti­mi­ne gir­miş­tir. Böy­le­ce 1516’dan beri devam eden Os­man­lı ha­ki­mi­ye­ti son bul­muş­tur. 1920 yı­lın­da im­za­la­nan Sevr Ant­laş­ma­sı’yla bir­lik­te Su­ri­ye, Fran­sız man­da­sı­na bı­ra­kı­lan top­rak­lar ara­sın­da yer al­mış­tır. Esa­sın­da Fran­sa 19. yüz­yı­lın son­la­rı­na doğru, Os­man­lı Or­ta­do­ğu’suna önem­li eko­no­mik ya­tı­rım­lar yap­mış ve gizli an­laş­ma­lar­la ken­di­si­ne va­de­di­len Su­ri­ye top­rak­la­rı­nı de­ne­tim al­tı­na al­mış­tır. Fran­sa ve İngil­te­re gibi em­per­ya­list emel­le­ri olan ül­ke­ler 19. yüz­yı­lın son­la­rı­na doğru bütün dün­ya­da yavaş yavaş kar­şı­lık bul­ma­ya baş­la­yan mil­li­yet­çi­lik akım­la­rı­nın önüne geç­mek ama­cıy­la Su­ri­ye’de etnik ve dini azın­lık­la­rı des­tek­le­ye­rek mil­li­yet­çi­lik ha­re­ket­le­ri­ni za­yıf­lat­ma­ya ve kendi ko­num­la­rı­nı güç­len­dir­me­ye ça­lış­mış­tır. Bu bağ­lam­da Fran­sız yet­ki­li­ler de Su­ri­ye’de idari alan­da yap­tık­la­rı dü­zen­le­me­ler­de Hris­ti­yan­la­rı, Ale­vi­le­ri, Er­me­ni­le­ri güç­len­di­rip on­lar­dan des­tek ala­bi­lecek bir po­li­ti­ka iz­le­miş­ler­dir.

1921 ve 1946 yıl­la­rı ara­sın­da Su­ri­ye’de si­ya­si irade Fran­sız­la­rın elin­dey­di. 1946 yı­lın­da Fran­sız bir­lik­le­ri­nin Su­ri­ye top­rak­la­rın­dan çe­kil­me­siy­le bir­lik­te, Su­ri­ye ba­ğım­sız­lı­ğı­nı ka­zan­dı. Yeni ku­ru­lan Su­ri­ye’nin en önem­li gün­de­mi an­ti­em­per­ya­lizm, Fi­lis­tin me­se­le­si ve Arap mil­li­yet­çi­li­ği ol­muş­tur. 1958 yı­lın­da Mısır, Su­ri­ye ve Yemen bir­le­şe­rek ken­di­ne has bay­ra­ğı ve para bi­ri­mi bu­lu­nan Bir­le­şik Arap Cum­hu­ri­ye­ti’ni (BAC) kurdu. İler­le­yen sü­reç­te Nasır’ın mer­ke­zi­leş­ti­ri­ci po­li­ti­ka­la­rı ve Su­ri­ye’yi yö­ne­tim­den ka­de­me­li ola­rak tas­fi­ye et­me­si bu ül­ke­le­rin ara­la­rın­da ge­ri­li­min oluş­ma­sı­na neden oldu. 1961 yı­lın­da var olan ge­ri­lim­le­rin de et­ki­siy­le Su­ri­ye’de ger­çek­le­şen dar­be­nin ar­dın­dan yeni as­ke­ri yö­ne­tim BAC’dan ay­rıl­dı­ğı­nı du­yur­du. Böy­le­lik­le Pan-Arap ide­olo­ji­si­nin et­ki­siy­le ku­ru­lan Bir­le­şik Arap Cum­hu­ri­ye­ti ba­şa­rı­sız bir gi­ri­şim ola­rak yakın ta­rih­te ye­ri­ni aldı. 1963 yı­lı­na kadar is­tik­rar­sız bir si­ya­si sü­re­ce sahip olan Su­ri­ye’de Arap mil­li­yet­çi­li­ğin­den Su­ri­ye mil­li­yet­çi­li­ği­ne ev­ri­len bir ide­olo­ji­ye sahip Baas re­ji­mi­nin yö­ne­ti­mi ele al­ma­sıy­la bir­lik­te 2024 yı­lı­na kadar devam eden Baas ik­ti­da­rı baş­la­dı.


Ayşe Nihal Ocaktan

 

______________________________

Kaynakça 

TDV İslam Ansiklopedisi, Suriye
Devlet Arşivleri Başkanlığı, Osmanlı Belgelerinde Suriye
BBC Türkçe, Osmanlı'dan Bugüne Suriye