03 Aralık 2024 Salı
Makale

İnsani Yardım Sisteminde Liyakat

Liyakat nedir?

Liyakat diğer bir adıyla meritokrasi1 kavramı, ilk defa 1958 yılında yayınlanan “The Rise of The Meritocracy” (Meritokrasinin Yükselişi) isimli eserde kullanılmıştır. “Yeterlilik”, “ehliyet” vb. kavramlarla da ifade edilebilen liyakat tevdi edilen herhangi görevi hakkı ile yerine getirebilme gücüdür. “En geniş tanımıyla yeterlilik; görev alacak personele, bu görevlere çağrılmada, göreve alınmada, ilerleme ve yükselmelerde, yer değiştirmelerde, görevden uzaklaştırma ve çıkarılmalarda, tüm hizmet şartlarında, moral, bilimsel, mesleki ve fikri vasıf ve kabiliyetlerin, görevdeki başarıların esas alınarak, tarafsız ve adil bir davranışla, objektif hukuk kurallarının ve metotlarının, sorumlu ve yetkili teşkilatın yönetimi ve murakabesi altında uygulanması rejimidir. Sistemin ilkeleri: Eşitlik, yarışma, kariyer, sınıflandırma, güvence, adil ve yeterli ücret ve hukuka uygunluktur. ”2

Liyakat sistemi esası itibarıyla kayırmacılığa tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu sistemde kişinin siyasi ve dini görüşü, ırkı, milliyeti ve cinsiyeti dikkate alınmaz; bireyin ilgili pozisyona uygun niteliklere sahip olması yeterlidir.

İnsani Sistemde Liyakatin Tesisi

Liyakatin uygulandığı bir insani sistemde görev tevdi edilecek personelin seçimi önemlidir. Bu tür işe alımlarda şeffaflığa özen gösterilmesi sürecin toplumun her kesimine açık olacak şekilde yürütülmesi, tavsiye usulünden ve kapalı iletişim ağlarından kaçınılması liyakatin gerekliliklerindedir. Uygun bir izleme ve denetleme mekanizması da sistem içerisinde meydana gelebilecek her türlü ayrımcılığın önlenmesine katkı sağlayacaktır.

Liyakatin gerçekleştirilmesinde yalnızca ehil sahibi kişinin işe alınması önemli değildir; personele adil yeterli bir ücretin verilmesi de sistemin gerekliliklerindendir. Ayrıca insani krizlerin her geçen gün daha da alevlendiği günümüzde mevcut iktisadi koşullar dikkate alınarak ödenen ücretler, nitelik sahibi kişilerin sivil alanlara yönelmesine de katkı sağlayacak; hatta bu durum nitelikli kişileri insani sistem içerisinde de kalıcı kılacaktır. Böylece insani yardım sisteminin en temel problemlerinden biri olan tecrübe aktarımı eksikliğinin de önüne geçilebilinecektir.

Öte yandan liyakat sistemi açısından, insani alanda görev alan personele yaptıkları işin ehemmiyetine dair bilincin kazandırılması mühimdir. Aynı zamanda insani personele bulunulan coğrafyalarda halkla kurulacak ilişkilerin saygı çerçevesinde ve etik bir düzleme oturtulması gerekliliğinin kazandırılması da hayati önemdedir. Ayrıca insani yardım personeli görevlerini ifa ederken sistem içerisinde kararlaştırılan evrensel ilkelere ve moral davranışlara uymakla yükümlüdür. Bu bakımdan insani çalışanların uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük ve hesap verebilirlik gibi yükümlülüklerin yardım sistemi içerisinde hakkıyla tatbik edilmesi olmazsa olmazların başında gelmektedir.

Liyakat sisteminde bir diğer mühim husus hizmet içi değerlendirme meselesidir. Buna göre sistemde görev alan personel ehil olma durumuna göre kurum içinde yükselme hakkına sahip olmalıdır. Bu bakımdan personelin objektif bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulması gerekir. Ne var ki personel değerlendirmesini yapacak kişinin öznel yargılarından ya da bireysel hırslarından uzaklaşıp uzaklaşmadığı önemli bir sorun olarak gerek liyakat gerek insani sistemin önünü tıkamaktadır. Bu durum her bir personel için kendi sınıfında genel geçer birtakım başarı kriterlerinin oluşturulmasıyla bir nebze olsun aşılabilir.

Güvence ise liyakat ilkesinin esaslarından bir diğeridir. Buna göre nitelikli bireylerin insani yardım sisteminde istihdam edilebilmesi ve bu durumun kalıcı hale getirilebilmesi için muayyen göreve getirilen adayların başta kişisel baskılar olmak üzere muhtelif hırslara kötü muameleye, “mobinge” ve kayırmalara karşı korunması gerekmektedir. Bu da insani sistemde görev alan personelin sorunlarını dinleyecek ve yaşadığı problemleri aktaracak güvenilir ve tarafsız bir mekanizmanın oluşturulmasıyla sağlanabilecektir. Öte yandan sistem içerisinde elinde bulundurduğu yasal otoriteyi baskı aracı olarak kullanmaya meyilli kişilerin önüne geçilebilmesi adına da önlemler alınması şarttır; bunun için personele belirli aralıklarla bahse konu sorunun mevcut kurum içerisinde var olup olmadığına dair kişisel anketler yapılmalıdır. Bu anketlerin her altı ayda bir periyodik olarak tekrarlanması ve öznel yargılardan arındırılmış bir şekilde detaylıca değerlendirilmesi gücü elinde bulunduran bireylerin kendilerine çeki düzen vermelerine ve keyfi uygulamalarda bulunmalarının önüne geçmeye katkı sağlayacak; ihtiyaç sahiplerinin acılarını dindirmek ve krizleri ortadan kaldırabilmek adına kırılgan coğrafyalarda görev alınan sistemin işleyişini daha sağlıklı hale getirecektir.

Liyakatin İnsani Yardım Sistemi İçin Önemi

Bir toplumda adaletin ve huzurun tesis edilmesi ancak yeterlilik sahibi bireylerin iş başına getirilmesiyle mümkün olacaktır. Bilhassa insani yardım sisteminde liyakate bakılmaksızın işlerin yürütülmeye çalışılması halihazırda kriz durumunda olan bölgelerdeki kırılganlığı daha da tırmandıracaktır. Bu minvalde değerlendirildiğinde liyakat ilkesinin insani yardım sisteminin karakterini belirlediğini söylemek mümkündür. İşe en uygun kişinin seçilmesi olarak ifade edilen liyakat sistemi için etkin, ehil ve verimli bir personel sisteminin kurulmasını amaçlayan kurallar bütünü̈ denmesi yerinde bir tanım olacaktır.

Ekseriyetle meritokrasi insani yardım sisteminin yapısı üzerinde birçok olumlu etkiye sahiptir. Etkin, verimli ve rasyonel işleyen bir insani sistemin mevcudiyeti için liyakat sisteminin tavizsiz uygulanması son derece önemlidir ve insani yardımda liyakat sisteminin en önemli noktası herkese eşit mesafede bulunulması gerekliliğidir. Söz konusu mesafe, vatandaşların sisteme olan güveninin tesisinde oldukça önemlidir. Hiç̧kimse, gerek ihtiyaç sahiplerinin gerek insani çalışanların sisteme olan inancını zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunma hakkına sahip değildir.

Liyakat yukarıda da bahsedildiği gibi makro açıdan sistemin güvenirliğini artırmaktadır. Öte yandan, acil yardımların adaletli bir şekilde paylaşımına da katkı sağlamaktadır. Bunların yanı sıra, insani kaynaklarının ihtiyaç sahibi kişilerin yararı dışında kullanılma ihtimalinin önüne geçmekte, kriz bölgelerinde istikrarın sağlanmasına katkıda bulunmaktadır. Öte yandan meritokrasi ile yönetilen bir insani sistemde bireylerin gerçekleştirilen yardım faaliyetlerinin başarılı olacağına dair inancı pekişeceğinden çalışanlar, görevlerine daha sıkı bağlanmakta, vatandaşlar da ihtiyaç sahibi kimselerin acılarını dindirebilmek adına maddi ve manevi anlamda daha fazla fedakarlıkta bulunma eğilimi göstermektedir. İnsan eliyle ya da doğal yollarla gerçekleşen krizlerin giderilmesi noktasında düzenli bir şekilde faaliyete geçirilmesi gereken işlerdeki bu şevk ve gönüllülük artışı, sistemin işleyişini rasyonel bir zemine oturtmakta; bu durum krizlerin giderilme sürecini hızlandırmaktadır.

Bununla birlikte insani yardımda liyakatin öncelenmesi (STK’ların kriz bölgelerinde etkililiğine ve verimliliğine katkı sağlayacağından) yardım kuruluşlarına olan kaynak yatırımı teşviklerini de artırmaktadır. Aynı zamanda liyakat, içinde kök saldığı kurumların halk nazarında meşruiyetlerinin kabul edilmesi ve kriz bölgelerinde benimsenmelerini de kolaylaştırmaktadır. Bu da insani yönetimlerin kriz bölgelerinde faaliyete geçirmeye çalıştıkları programların rahatlıkla uygulayabilmelerinin önünü açmaktadır.

Bilhassa bireylerin kırılganlıklarının giderilmesi ve yaralarının sarılması adına gerçekleştirilmesi planlanan insani yardım programlarında liyakate uygun seçilen kişilerin görev alması, insani yardımı gerçekleştirecek olan aktörleri güçlendirmekte ve onların saygınlığını artırmaktadır. Diğer yandan yardım uygulamalarına liyakat sisteminin dikkatle uygulanması, insani sistemi iyileştirebilecek kişilerin sisteme entegre edilmesini buna mukabil hilekâr olanların sistem içerisinde yükselmelerinin de engellenmesine katkı sağlamaktadır. Bu durum insani yardım sistemi içerisinde krizlerden etkilenen grupların menfaatleri yerine kendi çıkarlarını önceleyen kadroların ortadan kaldırılmasını ve yardım faaliyetlerinin ayağı yere sağlam basan kişiler tarafından yapılabilmesinin önünü açmaktadır.

Diğer taraftan, liyakatin entegre edildiği ve kurallarının bütünüyle uygulandığı insani yardım sisteminde STK’lar bir iç bütünlük kültürü oluşturabilmektedir. Bu da insani yardım alanında görevli olan personelin asli amacını her daim hatırlamasını sağlamaktadır. Muazzam bir uyum ve dinamiğin yakalanacağı sistemde kişiler asil bir amaç uğruna mücadele ettikleri fikrini benimsediklerinden, sistemde meydana gelebilecek yolsuzluk, eşitsizlik vb. insani yardımın temel yapısını bozan aksaklıkların önlenmesine katkıda bulunmaktadır.

Ezcümle insani sistem içerisinde personel seçimi ve yönetimi ile ilgili yapılması gereken birçok şey vardır. Ulusal ve/ya uluslararası insani yardım sistemi açısından da liyakat ilkesi büyük önem arz etmektedir. Liyakat bakımından önemli olan görevin emanet edileceği personelin yeterli nitelikte olmasıdır. Bu sisteminin gerektirdiği kriterlerin ihmal edilmesi insani alanda bozulmalara sebebiyet verir. Bu nedenle muhtemel aksaklıkların önüne geçmek ve yardım sisteminin etkin işleyişini sağlayabilmek adına ulusal ve uluslararası STK’larda mutlaka liyakati tesis etme ve koruma komisyonunun oluşturulması gerekmektedir. Liyakatin tesisinde yaşanan her bir gecikme dünya toplumlarının içinde bulundukları kriz durumlarının iyileştirilmesi ve ortadan kaldırılması işini ne yazık ki zorlaştıracak; ihtiyaç sahibi toplumların hak ettikleri yardımlardan gerektiği gibi yararlanamamasına neden olacaktır. Liyakat ilkesiyle ilgili düzenlemeler ulusal ve uluslararası hukuk kurallarında sabit olsa da bu prensiplere tam manasıyla uyulması her bir kurumun kendi içinde alacağı inisiyatiflerle mümkün olacak; yeterlilik prensibinde yaşanan herhangi bir sapmada edilecek müdahaleler insani yardım sisteminde yaşanması ihtimal dahilinde olan bozulmaların önüne geçilmesine katkı sağlayacaktır.

 Zülfiye Zeynep Bağırmaz

 

 

______________________

1 “Bu kelime Latince meritum ile Yunanca kratein kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Meritum, yeterli ve değer anlamına; krotastan üreyen krasi ise güç, etki ve kuvvet anlamlarına gelmektedir. Kelimeler birleşince ortaya çıkan kelime ise, toplumda değerlerin, seçkinlerin güçlü ve etkili olmasını savunan bir görüşün adı olup, dolayısıyla üst kademelerde zekâ, çalışkanlık ve diğer mesleki hünerleri bulunan kişilere yer verilmesi anlamına gelmektedir.” bk. Mutlu Yıldırım, “Kamu Yönetı̇mı̇nı̇n Kadı̇m Paradoksu: Nepotı̇zm ve Merı̇tokrası̇”,CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:11, Sayı:2, Ağustos 2013, s.360.

2 Şener Gönülaçar, “İnsan Kaynakları Yönetiminde Kayırmacılık Kuşatması ve Liyakatsizlik Çıkmazı”,s.6.