21 Kasım 2024 Perşembe

Genç Öncüler'in Temmuz/144. sayısı 'Kazanırken Kaybettiklerimiz' manşetiyle çıktı!

Genç Öncüler’in Temmuz/144. sayısı “Kazanırken Kaybettiklerimiz” manşetiyle çıktı!

Dergide bu ay, son yıllarda siyasete kurban edilen ve içi boşalan kavramlar, yüzyıllık İslamcılık tecrübesi, hak-adalet söylemi ve bu hususlarda kaleme alınan yazılar dosyaya taşınıyor.

Editör yazısı ise şöyle:

Müslümanlar bugünün Türkiye’sinde, daha önceki devletlerinde yaşamak zorunda kalmadıkları bir pratiği tecrübe ediyor. Müslümanlar vahyi bu topraklarda bin seneye yakın bir dönemde devletin gölgesinde dile getirmişti. 1000’li yılların hemen başından 1900’lü yılların başına kadar her türlü devlet yapısının “dini mübini İslam”ı merkeze alarak şekillenmesi, Müslümanların başka bir sistemde ne yapacağını konusunda hazırlıksız olmasını da beraberinde getirecekti. I. Cihan Harbi’nde parçalanan vatan İstiklal Harbi’nde son şeklini alırken yeni kurulan Cumhuriyet’in anayasası da bilinen ibareyle başlıyordu: Türkiye Devletinin dini, dinî İslâm’dır: Resmi dili Türkçedir; makkarı Ankara şehridir.” 1928 yılına gelindiğinde aynı ibare önce Devletinin resmî dili Türkçedir; makarrı Ankara şehridir.” halini alacak, 1937’de ise Türkiye Devleti cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır.” güncellemesiyle bugüne kadar gelecekti.

30’larda iyice kendini belli eden İslam’ın sosyal hayatın dışına atılması ve buna karşı çıkan Müslümanlara kurulan baskı, 60 darbesiyle iyice yerini perçinledi ve millet ile sistem arasına derin bir çukur kazıldı. Ezanın, Kur’an’ın ve Hacc’ın yasaklanması, İslam’a ait şiarların horlanması; Müslümanları, devletlerini işgal eden sisteme karşı mevzilenmeye sevk etti. 2000’li yıllara kadar geçen süreçte, 70 yılın muhalefeti ve İslam devleti ideali –Müslümanlar açısından kendilerinin olanı geri alma çabası olarak da bakabiliriz-, İslami duruşları olan insanlar iktidara geldikten sonra ayrı bir imtihan sürecine evrilecekti. O zamana değin en büyük ideal olan yeryüzündeki halifelik vazifesinin en mühim parçalarından olan “devlet” –Alparslan’ın, Süleyman’ın, Abdülhamid’in, İstiklal Harbi’nin devleti-, hakkını geri alma, 1924 Anayasası’nın değiştirilmemiş 2. maddesini şerefle ve faziletle kucaklama emeli, kimi Müslüman cemiyetler içinde birden bire akamete uğramış bulundu.

Şimdi şunu kabul etmeliyiz: 2000’den sonra muhalefetten iktidara yürüyen siyasi hareketimizle –bizden olan ve bizden olmayan yönleriyle bizim içimizden-, kimi vakıflarımız, derneklerimiz, cemaatlerimiz ve cemiyetlerimizle yola çıktığımız günkü amacımızın çok uzağındayız. Devletin içine sızan Amerikalılık ne kadar bizden, biz ne kadar oradayız; başka kültürle, mesela Avrupa Birliği değerleriyle İslam’ın mukaddesleri aynı çatı altında nasıl buluşacak; iktidara eklemlenerek, siyasetin arka bahçesi olarak hakkı ayakta tutma görevi nasıl icra edilecek; sahaya indiğimizde arkamızda kalacak ve tehlikelere karşı bizi uyarıp gözetecek gruplar nerede duracak; bunlar hala büyük bir soru işareti olarak duruyor. Merhum Akif Emre’nin sözünü ettiği, kimi Müslümanın artık sistemi geri alma hayali kurmadığı, işin kötüsü buna ihtiyaç da duymadığı gerçeğini ne yapacağız?

Genç Öncüler dergisi olarak bu ay “Kazanırken Kaybettiklerimiz” dosyasıyla okuyucularımızın karşısına çıkıyoruz. Son yılların siyasi rüzgârını biraz ensemizde hissedeceğiz.

Dosya dışı konularda hikaye, deneme, film analizi, ders notları, objektifimden yansıyanlar köşeleri mevcut. Mustafa Aydın Hoca ile de bazı kavramlar üzerine bir mülakat gerçekleştirdik. Gündelik şeyler köşesi yine devam ediyor. Artık “10 Soru” köşesi de yerini aldı.  Bu ay; “10 Soruda Kime Güvenilir Kime Güvenilmez”. Arka kapakta bu ayki iktibasımız İsmail Kara Hoca’dan: İçimizde Dolaşan Yabancılar

Genç Öncüler’in genç yazarları olarak gayemiz; toplumsal yaşamımızda karşılaştığımız iyilikleri, kötülükleri, kolaylıkları ve zorlukları, siz değerli okurlarımıza en anlaşılır şekilde aktarmaktır. Kadromuz, adaletle şahitlik vazifesini unutmayarak yazılarını kaleme alma gayretindedir. Çünkü bu bize Rabbimizin vahiyle sabit kıldığı bir görevdir. Bütün sayılarımızı bu bilinçle çıkarıyoruz. Çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyor, keyifle okumanızı temenni ediyoruz.              

Uğur Demirel/ Genel Yayın Yönetmeni