Modern zamanda yaşayan Müslümanlar olarak kalplerimizi ve zihinlerimizi öncelikle şu hakikate getirerek yazıma başlamak istiyorum. Evlilik bizler için bir ibadettir. Hatta bir yönüyle toplumsal da bir ibadettir. İbadet olması Rabbimizin emrine ve peygamber efendimizin bununla ilgili kuvvetli sözlerine dayanır. Evlilikte ilk murat edilen de diğer ibadetlerde olduğu gibi Allah rızasını kazanmaktır. İffeti korumak, Allah’ın insan yaratma projesine katkıda bulunmak adına nesil yetiştirmek, sahip olduğumuz nesli muhafaza etmek ve toplumun ahlakını korumak ise yine evliliğimizi dayandırdığımız kıymetli niyetlerimizdir.
Rabbimiz Rum Suresi 21. ayette şöyle buyurmaktadır; “Kendileri ile huzur bulasınız diye size kendi (cins)inizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”
Bu ayetin öncesinde ve sonrasında gelen ayetlerde Rabbimiz kendi varlığının delillerinden bahsediyor. Göklerin ve yerin yaratılması, insanların dil ve renklerinin ayrı ayrı olması, gece ve gündüzü yaratması nasıl O’nun varlığına işaret ediyorsa insanların yapacağı evlilik, aralarında hissedecekleri sekinet, muhabbet ve rahmet duygularının da bu kudrete işaret ettiğini söylüyor. Gerçekten biraz tefekkür ettiğimizde, ayrı anne-babalardan doğmuş, ayrı ailevi kültürlerle yetiştirilmiş, ayrı cinsiyetteki ve tamamen ayrı zihin yapısına sahip iki yabancı insanı Allah’ın nasip ettiği bu hasletler o denli birbirlerine bağlar ki birçok zorluğa rağmen beraber yaşamaya devam ederler. Tek başına bunu tefekkür etmek bile aslında bizi Allah’ın varlığına götürebilecek kadar müthiş bir delildir.
Ayetin devamında Rabbimiz’in evlilikle beraber nasip ettiği üç şeye gelirsek onlarla ilgili de şunları söyleyebiliriz:
- Evliliğin insan psikolojisine direkt etkisi vardır. Kur’an’ımız bu gerçeği hem bedenen hem de ruhen huzura ermek anlamında sekinet kelimesiyle kullanmıştır. Bu iç huzur, evlilik hayatında sıkıntıları ve dertleri aşan bir yerdedir.
- Allah eşler arasına birbirlerini severek güçlü bir beraberlik oluşturmalarını sağlayacak bir muhabbet koymuştur.
- Eşlerin birbirlerinin haklarını koruyup gözetmeleri ve ihtiyaçlarını gönüllü olarak karşılamaları için aralarına güçlü bir merhamet ve şefkat hissi yerleştirmiştir.
Evliliğin başında sahip olduğumuz bu nimetlerin devam etmesi muhakkak ki bizim karşılıklı çabamıza bağlıdır. Bunu yapabilmek için de belki biraz yükümlülüklerimizi düşünüp haklarımızı unutabiliriz. Bu kadar haklarımızın peşine düşürüldüğümüz bir zamanda bu cümlenin çok tehdit edici geldiğinin farkındayım. Ama toplumumuzu düzeltmek, doğal olarak da ailemizi kurtarmak istiyorsak işin biraz da buradan geçtiğini hatırlatmak isterim. Maalesef toplumun durmadan pompaladığı “bireysellik” algısıyla, erkekler İslam’da kendi haklarına ait şeyleri okuyup bunun peşine düşüyorlar, kadınlarsa kendi… Halbuki evlilikte bu bencillikten sıyrılıp karşılıklı haklar gözetilmeli. Rabbimizin tarif ettiği bu özellikteki bir evliliğe bu bencillikle ulaşabiliriz miyiz? İşte bu yüzden asıl zor olan evlenmek değil bu evliliği cennete kadar taşıyacak şekilde sürdürebilmektedir. Evliliği bizim için ibadet hâline getiren de tam olarak bu kısımdır.
Ayette geçen sekinet bulmanın en güzel örneğini ilk vahyin geldiği zamanda, efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ve Hatice annemiz arasında görüyoruz. Yaşadığı şeyin şaşkınlığı ve ilk vahyin ağırlığı ile Nur Dağı’ndan koşarken efendimizin yanına gidebileceği birkaç seçeneği vardı. O ise eşini tercih etti. Gider gitmez üstünü örtmesini istedi. Hatice annemizin kadınlık refleksiyle eşini soru yağmuruna tutmayıp ona mühlet vermesi ve sakinleştikten sonra onu teselli eden, arkasında duran bir tavır sergileyerek onu rahatlatması hayatımızda yerini bulacağımız bir eşlik örneği olabilir.
Yine Hudeybiye’de, anlaşma yapıldıktan sonra efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ashabına “Kurbanınızı kesin, başlarınızı tıraş edin!” emrini verdi. Üç kere tekrar etmesine rağmen sahabe kaybedilmiş gibi görünen bir anlaşmanın üzüntüsü ile emri yerine getirmedi. Efendimiz ne yapacağını bilmeden çadırına girdi ve durumu eşi Ummu Seleme’ye sordu. O da “Ya Rasulullah, sen kurbanını kes, tıraşını ol, onlar senin yaptığını yapacaklardır.” buyurdu. Nitekim öyle de oldu. Hatta Ummu Seleme annemiz bu sahneyi, “Kurbanlıklarına öylesine koştular ki neredeyse birbirlerini ezeceklerdi.” diye anlattı. İşte Ummu Seleme annemizin “Nasıl Peygamber’in dediğini yapmazlar!” diye iki tarafı birbirine düşüren bir yerden değil de ashabın da duygu durumunu anlayıp ona göre bir tavsiyede bulunan feraseti, yine bizim için hayatımızda mutlaka yerini bulabileceğimiz bir eşlik örneği.
Burada sevgili Peygamberimiz’in öğrettiği bir gerçeği de hatırlamak lazım ki o da şudur: Cennet zorluklarla cehennem ise nefsin hoşlandığı şeylerle kuşatılmıştır. Değerli ve kıymetli şeyler değerli ve kıymetli şeylerin harcanması ile elde edilir. Büyük gayelerimiz için büyük fedakarlıklar gerekir. Büyük kazançlar için büyük yatırımlar yapmak zorundayız. Sabah namazına kalkabilmek için uykuyu terk edebilmek, şehit olmak istiyorsak canımızdan vazgeçmek lazımdır. Ama yaşadığımız modern zaman, zorluklarla aramıza ciddi mesafeler koydu. Her şeyin kolaylıkla, uğraşmadan kazanıldığı algısı zihinlerimize yerleşti. Mutluluk en büyük değerimiz oldu. Oysa ki iman edenler için mutluluk asli bir değer olsaydı, bu din bugüne kadar gelebilir miydi? Rahatımızı kaçırmayan, konforumuzu bozmayan bir din yaşama isteğine kapılabiliyoruz. Bu yanılgıyı da belki sosyal meydanın da etkisiyle en çok evlilik üzerinde görüyoruz. Hem cennete vesile olacak bir evliliğe niyet edip hem de bu noktada hiçbir zorluk yaşamamayı arzu etmek Allah’ın imtihan tanımının gerçekliğiyle nasıl temasımızın koptuğunu gösteriyor. Böyle olunca da Allah’ın haber verdiği büyük vaatlere ulaşırken çekilen zahmetler yük oluyor.
Rabbimiz’in en zorlu ibadetlerinden biri olan evliliğini yerine getirirken bunun farkında olabilmeyi, cennetimize vesile olacak şekilde seçimler yapabilmeyi, kendimizi ve nefsimizi bu yolda terbiye edecek davranışlarda bulunabilmeyi kolaylaştırması için hepimiz adına Rabbim’e dua ediyorum.
Ayşenur Adıgüzel