Yol Arkadaşlığı
Adnan Ergün
Bazı kelimeler çok zengindir. Anlamlar o harflerle yoğrulur, yeni terkipler, şekiller, renkler kazanır. Dilin muazzam arazisinde asırlarca süren akışlarında derin vadiler oluşturmuştur bu kelimeler. Yol da bunlardan biri. Hakiki ve mecazi anlamları öyle çok ki, kelime adeta her menzilin uğrağı işlek bir yol olmuş. Nitekim merhum İlhan Ayverdi yol kelimesi için Lügat’inde on dört ayrı anlam, doksana yakın deyim, bu deyimler için de yüz on küsur anlam vermiştir. Bunların çoğalacağına şüphe yok.
Yol, yurdu yurda, gönlü gönle bağlayandır. Maddi manevi tüm hedeflere yönelmektir yol. Murattır yol, gayedir, menzildir; menzile vardırandır. Yürüyüştür yol, usuldür, erkândır, adaptır. Her yol ulaştırmaz menzile, doğru yolu bulmak, doğru şekilde yürümek şarttır. Yol başlı başına hayattır, ömürdür. Herkes yürür bu yolu; milyarlarca sapak, milyar çeşit yürüyüş vardır.
Ömrü yol olan insanın yoldaşı da şüphesiz pek mühim. Gerek bir seyahatte, gerek bağlanılan bir ülküde, idealde, gerek yaşamda… Yürünen her yolda en az yol kadar mühimdir yol arkadaşı. Kimi uzağı yakın, cefayı safa kılar, kimi de tam tersi.
Peki ya arkadaşlık nedir, kimdir yol arkadaşı, kim değildir? Aralarında riyasız, güvenilir bir sevgi ve yakınlık bulunan kişilerden her birine arkadaş[1]/dost denir. Arkadaşlık, dostluk katıksız olumlu kelimelerdir. Kaynakları güzelliktir, muhabbettir, hayırdır. İmam Gazali, “Güzel ahlak anlaşıp birleşerek sevişmeyi; kötü ahlak ise düşmanlığı çekememezliği ve nihayet birbirinden arka çevirmeyi gerektirir.”[2] diye buyurur İhya’sında. Ahlakı güzel, niyeti halis olanlar ancak dostluğu layıkıyla yaşatabilir. Ahlakı ve niyeti bozuk olanlar velev ki ilelebed bağlı kalsınlar birbirlerine, onlarınki dostluk, arkadaşlık değil olsa olsa aveneliktir.
‘Önce refik sonra tarik’ demiş eskiler. Bu söz birkaç şekilde tefsir edilebilir. Fakat hepsi de yoldan ziyade yoldaşa önem veya öncelik bildirir. O vakit yoldan evvel yol arkadaşına bakmalı. Bakmalı da ne aramalı?
İyi bir yol arkadaşında evvela aranacak haslet emniyettir. İnsan canını, malını, maddi manevi tüm servetini yol arkadaşından emin hissetmelidir. Hatta onun sayesinde emin hissetmelidir. Aynı yola baş koyanlar yolun tehlike ve meşakkatlerine de beraber göğüs germelidir. Dünyalıktan arınma yolunda, Fuzûlî’nin tehlikelere yol arkadaşıyla nasıl göğüs gerdiklerini hatırlayalım;
Kârvân-ı râh-ı tecrîdüz hatar havfın çeküp
Gâh Mecnun gâh men devr ile nevbet beklerüz[3]
Yol arkadaşında aranacak bir diğer haslet sadakattir. İnsan, bir yola baş koyduğu dostunun, kendisini yarı yolda bırakıp gitmeyeceğinden, ahde vefa göstereceğinden emin olmak ister. Verdiği sözden cayan, yarı yolda bırakan şüphesiz dost değildir. Böyleleri ile yola çıkmak kişiye büyük pişmanlıklar yaşatır, kapanmayacak yaralar açar. Yolcu, yol arkadaşını yolun sonuna dek yanında görmek ister. Ebedi uykuya gözlerini kapayan Leyla’sının ardından Mecnun, yoldaşın yarı yolda bırakıp gitmeyeceğinden dem vurarak sevdiğine sitem eder;
Hem-râhum idün bu yolda ey mâh
Hem-râhı koyup gider mi hem-râh.[4]
Yol arkadaşlığı samimiyeti tazammun eder. Yalana dolana değil tevessül eden aklından geçiren bile yol arkadaşı sayılmamalıdır. Yol arkadaşı harbi olan, özü sözü bir olandır. Yalan ihanetin kapısıdır. İhanet ile dostluk aynı yerde barınmaz.
Yolu yol olmayanın yanında yürümez yol arkadaşı, yanlış yoldan çevirir, yanlış yola set olur. Hiç olmadı yolunu ayırandır yol arkadaşı, yolun sonunda teselli için yine bekleyendir. Yanlıştan çevirir lakin kusurları örter, görmezden gelir.
Yol arkadaşlığı paylaşmayı gerektirir. Gerek bir lokma azığı, gerek zehirle pişmiş aşı. Köşeyi dönünce geride kalanı unutmaz yol arkadaşı. Vefakârdır, kadirşinastır. Nankörlük yakışmaz yoldaşa. Geçim ehlidir, hoş sohbettir yol arkadaşı.
İyi bir yol arkadaşı kimdir, iyi bir yol arkadaşı nasıl olunur bu hususta şüphesiz daha çok şey söylenir. Lakin ezcümle diyebiliriz ki alnına yol yazılmış insan için yoldaş, safi güzellik ve erdemden olmalıdır ki yol zevk ve safa ola. Böyle bir yoldaş bulmak çok güç; beşer şaşar, kul hatasız olmaz diyeceksiniz belki. Hiç değil derim. Niyetin halis olması yetişir. Yoldaşın hatasını, kusurunu görmemek yoldaş olarak zaten bize düşer. Dostluğa, yoldaşlığa halel getirecek bir art niyet olmasın yeter.
Son olarak şunu söyleyelim ki yol, dostu dost olmayandan ayıran bir turnusol kâğıdıdır. Çok kez yarı yolda bırakılmış, dost sandıklarımızın gerçek dost olmadığına şahit olmuşuzdur. Mühim bir işe girişirken, önemli bir yola koyulurken yol arkadaşlarımızı iyi seçmeye gayret etmeliyiz. Mümeyyiz yol olunca temyiz pek hazin olur…
[1] Arkadaş kelimesinin “Bir yerde veya işte birlikte bulunup belli bir süre beraber olanlardan her biri.” anlamı yazımızda bahis konusu edilmemektedir.
[2] İmam Gazâlî, İhyau Ulûmi’d-Din, Haz: Ahmet Serdaroğlu, İstanbul: Bedir 2002, s. 391
[3] Biz (dünyalıktan) soyutlanma yolunun kervanıyız. Tehlike korkusu çekerek gah Mecnun gah ben sırayla nöbet tutarız.
[4] “Ey ay! Bu yolda benim yoldaşımdın; yoldaş yoldaşı bırakıp gider mi?”
Fuzûlî, Leyla ve Mecnun, Haz: Muhammet Nur Doğan, İstanbul: Yelkenli 2015, s. 574