21 Kasım 2024 Perşembe
Röportaj

"İnsan Kelimeleri Merak Ediyor" Asım Gültekin ile Röportaj

Asım Gültekin, uzun süredir Türkçe kelimelerin nereden geldiği ile alakalı merak içerisinde olan kıymetli biri. Kendisinin bu merakı bize dilin üzerine yeterince düşünür ve onu kavrarsak hayatımızda neleri yoluna koyabileceğimize dair birtakım ipuçları veriyor. Kendisi şimdilerde bir grup dil meraklısı ile yaptığı Yunus Emre Divanı üzerinden etimoloji dersleri ve bazı mecralarda yayımlanan köşe yazıları ile bu yolculuğuna devam ediyor. Bir de Türkçe sayıların kökeni hakkında yazılarının olduğu “Birden Bine” adlı bir kitabı var.

Röportaj: Ayşe Afife Karaaslan

Etimolojiye ilginiz nasıl başladı? Ne oldu da kelimeleri ve geldikleri yerleri böylesine merak eder oldunuz?

Etimoloji ile ilgimin daha bebeklikten başladığını zannediyorum, kelimeleri ilk duymaya başladığım anlardan... Aslında ilgili olduğum şeyin etimoloji olduğunu söylemektense “kelimelere niçin öyle diyoruz, bunu anlamaya çalışmak” olduğunu söylesem daha doğru bir ifade olmuş olur. Kelimeleri anlama çabası. "Buna neden böyle deniliyor?" İlgili olduğum şeyin bu olduğunu söyleyebilirim. Zira buna etimoloji ismini verenler sizin bu anlama çabanızı kimi şartların, kuralların boyunduruğu altında geçersizleştirdiklerini ilan edebilirler.

Hatırlayabildiğim “anlama çabalarım” ilkokul öncesi zamanlarıma gidiyor. Gözlemlediğim kadarıyla insanların çoğu kelimeleri daha çok küçük yaşta iken gerçekten de büyük bir iştiyak ile anlamak istiyor, “Buna neden böyle diyoruz?” diye soruyor. Bu merakı birçok kelime için milyonlarca insanımız taşıyor fakat sorusunun cevabını alamadıkça pes ediyor ve sormaktan vazgeçiyor yani kelimelere alışmaya başlıyor. Ben kelimelere alışmamayı seçtim. Bu merakımı sürekli diri tuttuğumu itiraf edebilirim. Lise 1'de okuduğum Rasim Özdenören’in Kafa Karıştıran Kelimeler kitabı, kelimelerin bize gösterildiği gibi, öğretildiğini gibi olmadığını bana derinden fark ettirmişti.

Kelimeyi anlama çalışmasının insana müthiş ayrıntıları yakalattığını görmenin ayrı bir lezzeti oluyordu: O lezzetten dolayı kelimeleri anlamaya, çözmeye çalışmaya devam ettiğimi, kelimelerle ilgilenmeye, kelimeleri tek tek merak etmeye devam ettiğimi söyleyebilirim. Ama tabii her kelimeyi çözümlemeye mi çalışacağız, buna ömrümüz yeter mi? Her işi gücü bırakıp tamamen kelime çözmekle mi uğraşıyoruz? Elbette tamamen bunu yapmıyorum fakat kelimelerle tek tek uğraşmak ister istemez bana şöyle bir şey katıyor diyebilirim: Hızla akıp giden bir dünyada bir kelimeye dokunarak durduğumda, hayatın keşmekeşi ve curcunası arasında manasını bize aktaramadığı için manasızlık gibi görünen şeyler o dokunmayla birden sanki bütün manayı sana sunacakmış gibi oluyor. Ve ben de zaten manaya dokunmanın, daha diri bir şekilde hayatı yaşıyor ve öyle bir hayatla soluklanıyor olmanın yolu kelimelerden geçiyor diye düşünüyorum. Kelimeler ile ilgilenmek, onları çözmeye ve anlamaya çalışmak bana hayatı ve dünyayı değiştirebileceğimi hissettiriyor. Bu çok güzel bir his ve ben hiçbir müminin bu histen mahrum olmamasını, bu hissi kaybetmemesini temenni ederim.

Bir kelimenin etimolojik kökenini bulabilmek her zaman mümkün olmayabiliyor. Siz bulamamanın da bize yararı olduğunu söylüyorsunuz, nedir bu yarar?

Elbette bir kelimenin kökenini bulabilmek her zaman mümkün değil ama bu arayış süreci kelimeyi kolayca bulduğumuz bir sürece, hazırcılığa dönüşmemeli. Aramanın bazen bulamamak gibi bir tarafı da olmalı ki hem aramanın hem bulmanın kıymetini bilelim. Bir de acziyetimizi de bir görelim. Bu kadar akıllıyız, muhteşemiz, birtakım yetilerimiz var ama kelimeleri hemen anlayamayabiliyor, çözemeyebiliyoruz. Bu acziyetin farkında olmak çok önemli. Ayrıca bir de ilk anda kelimeyi çözemiyorsunuz ama belki başka bazı bilgiler o kelimeyi çözmeye yarayacak ve böylece kelimeyi çözmek belki 4-5 ay, belki 2-3 yıl ya da 5-10 yıl sonra nasip olacak. Bir zaman sonra bir bakmışsınız ki kelime çözümlenmiş. Yani kelimeyi inceleyip onu tahlil edememek o kadar da kötü bir durum değil. Çözemediğimiz kelimeler bize çözümün nasıl bir yolda bulunabileceğini göstermeye yarayan araçlardır.

Öncesinde üzerine düşünüp bir sonuca varamadığınız kelimeleri çözdüğünüzde nasıl hissediyorsunuz?

Üzerinde uzun süre düşünüp uğraşıp gayret edip bir sonuca varamadığım kelimeler açıldığında bir ikram ile karşılaştığımı düşünüyorum. Rabbimin bana o kelimeyi anlamayı nasip ettiğini düşünüyorum. Dahası bu durum adeta çok sevdiğim bir dostumla karşılaşıp ona sarılmam gibi. O kelimenin benim hayatımı onaracağını hissediyorum, onunla canlı bir ilişkim olmuş olabiliyor. Bunu “gözlerin parlaması” ifadesi ile anlatabilirim. Gözlerin parlamasının özümüzle irtibatını rahatlıkla kurabiliriz. Bir kelimeyi anladığımızda gözümüzün parlamasına; Tanrı’ya ait ve diriliğini sürdüren o kelimeye tanık olmanın dolayısıyla esasında Tanrı’nın diriliğine tanık olmanın getirdiği bir sevinme hali diyebiliriz.

Peki Türkçe kelimelerin etimolojisini düşünmenin gündelik hayatımızda bize faydası nedir?

Gündelik hayatta Türkçe kelimeleri düşünüyor olmak aslında çok faydalı gibi görülmeyebilir, o faydalar hemen hissedilmeyebilir ama insanların sizi daha dikkatli, ince düşünen bir insan olarak tanımasına vesile olacaktır. Evvela insanların bazı şeyleri size danışmaya başlayacağını söyleyebilirim. Ama bunu bireysel olarak değil toplum olarak yapabildiğimizde, yani Türkçe kelimelerin kökenini okullarda da düşünmeye başladığımızda, ilkokul 1. ya da 2. sınıf çocuklarına dahi kelimeleri etimolojik kökenleriyle anlatabiliriz. O çocukların, o neslin, o gençlerin hayatla irtibat kuruş biçiminin daha güçlü olacağını; eline alacağı nesneyi, eşyayı, aleti, makinayı çok daha iyi kavrayabileceğini, ondan daha fazla verim alabileceğini düşünebiliriz.

Eğer Türkçe kelimelerin etimolojisini yapmaya gerek duymadan ilerlediğiniz bir ilim öğreniyorsanız, -diyelim ki bir İngilizce, Fransızca, Latince dillerinden bir ikisinin yoğun olarak oluşturduğu bir ilim- fakat o ilmin terminolojisindeki kelimeleri çözümlemeye gayret etmiyorsanız, o işte eşyayla daha üstünkörü bir ilişki içerisinde olduğunuzun ortaya çıktığını görürüz.

Türkiye'de akademi, Türkçenin etimolojisi üzerine ne kadar düşünüyor? Siz bu konuyla yakından ilgilenen biri olarak gidişattan memnun musunuz ve etimoloji üzerine araştırma yapılabilecek kaynakları yeterli buluyor musunuz?

Türkiye’de akademi etimoloji üzerine çok da düşünmüyor demek kolaycı bir cevap olur. Belki daha fazla düşünebilir, daha bereketli çalışmalar yapılabilir diye cevaplamak daha yapıcı bir cevap olur. Ama açıkçası akademik anlamda Türkiye’deki etimoloji çalışmalarının ilk etapta olumlu bir yere gidebileceğini de çok düşünmüyorum. Türkologların evvela alanın tek sahibi gibi değerlendirme yapmayı bırakması gerekiyor. Bunun yerine Türkçe konuşan her ferdin düşünebileceği, yorum yapabileceği bir ortamı, bir vasatı yakalayabilmeliyiz. Şuan o vasatın çok çok altındayız ve özellikle Türkologların çalışma biçimlerinden ötürü yapılabileceklerin yapılamıyor olduğu bir ortamdayız maalesef. Türkçeyi kullanan her ferdin kelimelerle ilişkisini canlandırmak, zenginleştirmek, kelimeyi güçlü bir şekilde kavrayabilmesini sağlayabilmek üzere çok ciddi çalışmalar yapılması gerekiyor. Birçok kelimenin yeterince ele alınmadığını, üzerine ayrıntılı düşünülmediğini söyleyebilirim. Esasında kaynak noktasında büyük bir sıkıntı yok. Kaynağımız çok; yani kelimelerin manalarını inceleyeceğimiz, onları görmeye, önümüze koymaya, gerekli karşılaştırmalar yaparak çözmeye faydası olacak kaynağımız var fakat bunlardan sonuç çıkarabilme noktasında fazlaca zayıf olduğumuzu düşünüyorum. Aynı zamanda yanlış çıkarımlar yapılmasına hazır olmamız gerektiğini de savunuyorum.

Kütüphanenizde çok sayıda sözlük olduğunu biliyoruz, etimoloji ile ilgilenmek isteyenler için önereceğiniz başlıca sözlükler neler olurdu?

Etimoloji ile ilgili ahkâm kesenler çok fazla ve akıllarına geleni söylüyorlar. Bunu da çoğunlukla çeşitli akademik unvanları ve eğitimleriyle yapyorlar. Dolayısıyla etimolojiyle ilgilenenlerin ne gibi eserlerden, hangi sözlüklerden istifade etmesi meselesinde kafa karıştırıcı yorumcular çok fazla fakat sözlük verme anlamında o derecede bir zenginlik yok. Ama şunu da aştığımızı düşünüyorum: İşte Türkçe etimoloji sözlüğü eksikliği var. 20-30 yıldır dilden düşürülmeyen etimolojik sözlük yazılmıyor diye bir ezber var. Oysa bu 20-30 yıl içerisinde pek çok etimolojik sözlük hazırlandı ve bunlar çok kıymetli, faydalı eserler. Bazı mühim sözlükleri söyleyebilirim tabii ama ondan önce şunu söylemek isterim: Ben 13-14. yüzyıldan bir Klasik Türkçe eserin, bir şiir kitabının, bir mesnevinin okunması, bunlarla beraber bir kısım kelime tahlillerinin, değerlendirmelerinin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Sözlükleri de bu eserlerle irtibatlı olarak kullanırsak dille zenginleştirici bir münasebet ortaya koymuş oluruz diye düşünüyorum.

Kubbealtı’nın Misalli Türkçe Sözlüğü, Tuncer Gülensoy’un Köken Bilgisi Sözlüğü, İsmet Zeki Eyüboğlu’nun ve Yaşar Çağbayır’ın sözlükleri çoğunlukla istifade ettiğim sözlükler. Bunların dışında Hint-Avrupa dillerinin etimolojik kökeni için internet ortamında bazı sözlükler var, onlar kullanılabilir. Kur’an’la ilgili birkaç sözlük kesinlikle kullanılmalı. Ragıp El-İsfahani’nin Müfredat kitabı olabilir.

Bunun dışında ilgi alanınızla ilgili de sözlüksüz kalmamanızı özellikle tavsiye ederim. Tiyatro ilgilileri için Tiyatro sözlüğü kullanılabilir ya da seyahatle ilgili kelimeler için Seyahat sözlüğü gibi.