Yemek insanın en temel ihtiyacıdır. Çoğu inanışta yerilen ve övülen çeşitli gıdalar mevcuttur. Günümüz gıda üretim teknolojileri ele alındığında İslam’da “helal ve temiz (tayyib) gıda” Musevilikte ise “koşer gıda” çeşitli yasaklamalar ve sınırlamalar getirmiştir.
Genetiği değiştirilmiş gıdalar, gıda katkı maddelerinin kaynakları, gıdanın üretim süreçleri, tüketilmesi haram olan hayvanların etlerinin, böcek kanının kullanımının artmasıyla beraber İslami hassasiyetlere sahip tüketicilerde helal gıdaya yönelik araştırmalar giderek artmaktadır. Son zamanda yapılan araştırmaların gıdanın genetiğe olan etkisini ortaya koymasıyla beraber yediklerimizin helal ve temiz olup olmadığını kontrol etmek tavsiyeden çıkıp zorunluluk hâline gelmiştir.
Yediklerimiz genlerimizi ve dolayısıyla sonraki nesilleri etkileyebilir. Epigenetik, gen ifadesini düzenleyen süreçleri içerir ve çeşitli çevresel faktörler bu süreçleri tetikleyebilir. Bu faktörlerin başında ise tükettiğimiz gıdalar gelir. DNA Metilasyonu, Histon Modifikasyonları, MikroRNA (miRNA) üzerindeki değişimler gıdanın epigenetikte gen ifadesini nasıl değiştirdiğini anlamamızda yardımcı olan süreçlerdir. Konunun bilimsel yönlerini daha detaylı araştırmak isteyenler bu süreçlere daha detaylı bakabilir. Bu yazıda haram olan ve şüpheli görülen bazı gıdalar ve gıdanın nesiller üzerine etkisi incelenecektir.
GDO (Genetiği değiştirilmiş organizma)
Bilim dünyasında da çeşitli tartışmalara sebep olan GDO’lu bitkileri tüketmeye nasıl bakmalıyız? 1996 yılından beri marketlere girmeye başlayan GDO’lu ürünlerin ortaya asıl çıkış amaçları arasında gıdanın verimini arttırıp dünyada açlığı bitirmek, tarım ilacı kullanmamak gibi sebepler yatmaktaydı. Günümüze baktığımızda ise Afrika’da açlık hâlâ bitmiş değil ama ABD’de obezite giderek artmakta. Yani bir umut ışığı ile başlayan bu proje yine kapitalizmin babalarına yaramıştır. Peki, bilimsel açıklamalar ve yapılan deneyler GDO’ya nasıl bakmaktadır? Dünya Tıp Birliği’nin (WMA: World Medical Association) geliştirdiği Helsinki Deklarasyonu’na göre, insan üzerinde yapılacak olan GDO deneylerinde oluşacak sonuçlar tam olarak bilinemediğinden dolayı GDO ile ilgili deneyler hayvanalar üzerinde yapılmıştır1. Yapılan bir araştırmada GDO’lu patatesle beslenen farelerin sindirim sisteminde GDO’lu besinler ile beslenmeyen farelere göre farklılıklar not edilmiştir2.
GDO biyoçeşitliliği azaltmaktadır çünkü GDO ile verilen Bt toksin geni böceklerin bitkiye yaklaşmasını engeller. Aslında zehirli olan bu maddeyi ise biz tüketmekteyiz… 2003 yılında Filipinler’de Bt toksin geni içeren mısır yetiştiren bir tarlanın yakınlarında oturan yaklaşık 100 kişi mısır polenlerinden dolayı deri, solunum, bağırsak reaksiyonları ve başka semptomlar ile hastaneye başvurdular ve yapılan testler sonucu 39 kişide Bt-toksinine karşı antikor tepkimesi bulundu. Bir sonraki yıl aynı mısır türünün ekildiği farklı tarlalarda aynı durum tekrar ortaya çıktı. Amerika’da ise onaylanan ilk genetiği değiştirilmiş domatesle (flavr savr )28 gün beslenen farelerin 20 tanesinin 7’si mide kanaması geçirirken 40 fareden 7 tanesi ise iki hafta içinde öldü. Bunun üzerine Amerika’da domatesler market piyasasından çekildi 3.
GDO’nun diğer bir olumsuz etkisi ise antibiyotiğe karşı direnç gösteren bitkiler oluşturabilmesidir. Antibiyotiğe dirençli bitkiyi yiyen insanın bağırsağında da bu direnci göstermeye devam edecektir. GDO’nun insan nesli üzerindeki etkileri tam bilinmemekle beraber fareler üzerinde yapılan araştırmalar, GDO’nun nesil üzerindeki etkisine ışık tutabilir. Yapılan deneylerde genetiği ile oynanmış soya ile beslenen farelerin embriyolarında gen ekspresyonunda (genetik bilginin işlevsel hâle gelmesi) geçici bir azalma not edildi. Bu durum genetiği değiştirilmiş soya ile beslenen farelerde gözlemlenmedi. GDO’lu soya tüketen farelerin yavrularının normal beslenen fare yavrularına göre daha zayıf, normalden küçük, agresif olduğu ve bir kısmının da üç hafta içinde öldüğü gözlemlenmiştir4.
Süt Kardeşlik Meselesi ve Nesep
Ayet ve hadislerde süt kardeşliğin sınırları çizilmiştir. Nisa suresi 23. ayette süt kardeşle evlenmenin haram kılınmasının sebebi bir bebeğin süt anneyi emdikten sonra artık o aile ile nesepsel olarak bağlantı kurar. Anneden çocuğa geçen genetik materyaller olduğunu tespit eden araştırmalar da mevcuttur5. Süt kardeşlik mevzusu da kısaca yiyip içtiklerimizin genlerimize geçtiğini gösterir. Ayrıca yurtdışında çok meşhur olan süt bankalarında iyilik yaptığını düşünerek bağışlanan her süt, nesep karışıklığına sebebiyet vermektedir çünkü süt bağışlayan kişinin kişisel bilgileri bağışlanan sütü kullanacak olan bebeğin ailesine verilmez. Bu durum ise çok büyük sıkıntılar barındırır. Dinimize göre süt kardeşliğin getirdiği bir hukuk vardır. Mesela süt kardeşler öz kardeş gibidir ve birbirleriyle evlenemezler. Süt bankalarının yasal olduğu ülkelerde süt bağışlayanın kimliği korunduğu için kim kimin sütünü içti bilinmez bu durum ise nesebi ciddi bir karmaşıklığa iter.
Gıdanın nesle etkisini iki başlıkta inceledikten sonra günümüzde gıda alanında helal ve temizlik açısından ciddi sıkıntılar oluşturan katkı maddelerinden bahsedeceğiz. Fakat öncesinde “E kodları” üzerinde kısa bir açıklama yapalım ki içerik okumada yediğimiz maddelerin helalliğini ve temizliğini daha kolay saptayabilelim.
E kodları, Avrupa Birliği'nde gıda katkı maddelerini sınıflandırmak için kullanılan bir sistemdir. "E" harfi, "Europe" (Avrupa) kelimesinin baş harfidir ve çeşitli katkı maddelerini tanımlar. E kodları için çeşitli yasal düzenlemeler olsa da E kodlarının helalliğine bakılmadan ihracat edilir.
Karmin (E120)
Kırmızı renk elde etmek için kullanılan bu boya Dactylopius coccus adlı bir böceğin ezilmesiyle elde edilir. Karmin gıda ve kozmetik sanayi gibi çeşitli sanayilerde kullanılır. Kan tüketimi ise Maide Suresi 3. ayette haram kılınmıştır.
Jelatin (E441)
Jelatin; sığır, koyun, kanatlı, balık ve domuz gibi hayvanların derileri, bağ dokuları ve kemiklerinden üretilir. Jelatin kaynağı olarak kullanılan hayvanın kendisi veya kesimi helal değilse jelatin de helal değildir. Türkiye %95 oranında jelatini yurtdışından alır bu ülkelerin başında ise Brezilya ve Çin vardır. Bu ülkelerde kesilen hayvanların helal olmaması ve kesimin caizliği şüphesinden dolayı jelatin tüketiminde çok ciddi sıkıntılar vardır.
Peynir ve Peynir Altı Suyu Tozu
Peynir altı suyu tozu, peynir üretiminde elde edilen bir yan üründür ve gıda sanayinde sıkça kullanılır. Peynir, süt ve peynir mayasından oluşur. Peyniri sıkıntılı kılan ise peynir mayasıdır. Peynir mayası iki yolla üretilir: Biyoteknolojik yollar veya geviş getiren hayvanlardan olan şırdandan. Biyoteknolojik maya üretiminde kullanılan enzimler, yenmesi haram olan hayvanlardan alınmış olabilir, şırdandan yapılan mayada ise yine hangi hayvan kullanıldı kaygısından ötürü peynirin helalliğinde sıkıntılar oluşur çünkü peynir mayalarının büyük bir kısmı Avrupa ve Amerika’dan ithal edilmektedir. Bu ülkelerde ise hangi hayvanın çoğunlukla kullanıldığı malumdur.
L- Sistein ve Sistein (E920 / E921)
Sistenin keratin yapısında rol oynayan önemli bir aminoasittir ve genelde saç, tüy ve tırnakta yoğun miktarda bulunur. Bitkisel yollarla da üretilebilen Sistein’in gıda sektöründe helal sertifikası olup olmadığını kontrol etmeden almamak gerekir. Çünkü Sistein, hayvan tüyünden ya da insan saçından üretilir. Çin’deki berberlerden toplanan saçlardan da üretilebilir ki genelde atık olduğu için ucuza satılan bu madde, üretim için tercih edilebilir. Fakat insan bedeni kutsaldır, gıda olarak kullanılması da caiz değildir. Hayvansal yolla üretilmişse de hangi hayvanın kullandığı yine ciddi bir soru işaretidir. Çünkü Sistein de çok büyük oranda yurt dışından ithal edilir.
Aroma Vericiler ve Alkol
Türkiye’nin gıda mevzuatına göre, içeceklerdeki alkol oranının %3 ve altında olması durumunda bu içecekler alkolsüz kategorisine girmektedir. Oysa dinimize göre çoğu haram olanın azı da haramdır. İslam kanunları ile yönetilmediğimiz için bu hüküm ülkemizde dikkate alınmaz ve %3’den az alkol içeriyorsa “alkolsüz” etiketi ürene yerleştirilir. Bu ibareyle genelde asitli içecekler ve meyve sularında karşılaşırız. Peki bu ürünlerde yazan “alkolsüzdür” ibaresine bu mevzuat gereği itibar etmememiz gerekir ayrıca asitli içecekler ve meyve sularına konulan aroma vericiler etil alkol içerebilir bu yüzden tüketilen içeceklerin güvenilir bir helal gıda sertifikalama kurumundan sertifika alması gerekir.
Monosodyum Glutamat (E621)
Monosodyum glutamat, sodyum iyonu ile glutamat iyonunun birleşiminden oluşur. Gıda sektöründe tat artırıcı olarak kullanılır. Sinir sisteminize zarar verdiği için bu maddenin katıldığı tüm gıdaların tadı güzel gelir. Bu tahribat ise uzun vadede iltihaplanmalara veya Alzheimer’a kadar varabilir. GİMDES bu maddenin üretim şekline bakmadan direk helal ve tayyip sertifikası vermez çünkü maddenin kansorejen özelliği de vardır. Çin tuzu olarak da bilinen Monosodyum glutamat genellikle cips ve fastfood ürünlerinde kullanılır
Emülgatürler, kümes hayvanlarının tüketimi, lestininler, şellak, tatlandırıcılar gibi daha buraya sığdıramayacağımız helal gıda tüketiminde dikkat etmemiz gereken pek çok husus var. Hulâsa-i kelâm üzümü yiyip bağını sormamak Müslüman adeti değildir. Yediğimiz üzümün nasıl üretildiğini ve bağın sahibini öğrenmemiz gereklidir.
Erva Bayramoğlu
Kaynakça
Yetim, H., & Türker, S. (Yıl). Helal ve Sağlıklı Gıda. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Yayınları
GİMDES Gıda Raporları
1 Özdin, M. (2019). Genetiği değiştirilmiş gıdaların insan ve diğer canlıların sağlığı üzerine etkileri. Journal of Halal Life Medicine, 1(1), 1-10
2 Ewen BWS., Pusztai A. Effect of diets containing genetically modified potatoes expressing galanthus nivalis lectin on rat small intestine. The Lancet 1999;354(9187):1353-1354.
3 Büyükuslu, N. (2012, Şubat 7). Genetiği değiştirilmiş organizmalar ve insan sağlığı üzerine etkileri.
4 Büyükuslu, N. (2012, Şubat 7). Genetiği değiştirilmiş organizmalar ve insan sağlığı üzerine etkileri.
5 İrmak, M. K., Oztas, Y., & Oztas, E. (2012) Anne sütü mRNA transkriptleri ve ters transkriptaz yoluyla maternal genomun yenidoğan genomuna entegrasyonu. Teorik biyoloji ve tıbbi modelleme, 9, 20.