03 Aralık 2024 Salı
Dosya

Üniversite Yıllarını Nasıl Değerlendirmeliyiz?

“Ben soldan gelme bi’ adamım. 85-89 yılları arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar okulundaydım. Ateizmin eşiğindeydim. O dönemde yüzlerce, binlerce solcu Müslüman oldu. Onlardan biriydim ben de. Ne etkiledi beni? Müslümanların vitrini etkiledi. Karl Marx’ın Das Capital’inden sayfa numarası vererek konuşuyordu Müslüman gençler, Çin Romanlarından da haberdardılar. Kimse onlarla tartışamazdı. ‘Benim’ diyen adam ezilir büzülürdü karşılarında. Zımba gibiydiler. Ahlaklıydılar. Onlarda top oynardı ama ağızlarından küfür çıkmazdı. Ellerinin ucuyla tokalaşmazlardı, sarılırlardı, kemik sesi gelirdi ‘kardeşim’ derken. Okumalarıyla, yeryüzü bilgileriyle insanı çarpıyordular. Hidayetin kaynağını bilemezsin ama o dönemde biraz da Müslüman gençlerin yaptıklarıydı hidayetimin kaynağı.”

Üniversite yıllarında etrafındaki Müslüman gençlerden etkilenip hidayet bulan Ali Emre’nin sohbetinde dinlediğim, okuduğunuz bu kesit, beni “Üniversiteyi yıllarımı nasıl dolu dolu geçiririm?” sorusuna cevap aramaya itti.

İslam sadece bir inanç değil yaşam biçimidir. Kendini “Müslüman” olarak tanımlayan biri artık İslam’ın gereği gibi yaşamalı ve bu yaşantısını insanlara yansıtmalı. Çünkü bu nizamla dünya yaşanır bir hâl alır. İslam’ı gereği gibi yaşamayanlardan sıkça duyduğumuz, Bakara suresi 256. Ayeti referanslı “Dinde zorlama yoktur.” ibaresini, Müslüman kimliği altında işlenen haramları meşrulaştırmak için kullanılsa da bu ayet din seçimi üzerinedir. İslam’a girdikten sonra her Müslüman’ın sahip olması gereken şuur, bilinç ve yapması gereken ameller vardır. Ameller hareket, enerji ve belirli bir dinamizm ister. Yapılan ameli bir bilinç ve samimiyetle yapmak ise o amele seviye atlatır. Cennet ırmaklarına daha yaklaştırır. Şüphesiz ki hareketin kaynağı olan enerji, insan hayatının gençlik evresinde bulunur. Bu evre kanın hızlı akışına da bağlantılı olarak içinde farklı bir heyecan barındırır. Bu dönemde zihnin daha temiz olması, henüz hayata dair ciddi sorumlulukların, geçim kaygısının olmamasının, okul haricinde vaktin boş olmasıyla beraber eğer insan bu yaşlarını dolu dolu geçirirse kıyamet gününde İslam sancağı altında toplananlardan olma şansını yakalayabilir.

Bu şansı yakalamaya kimimiz lisede başlar kimimiz üniversitede. Lise çağlarında çocukluğa daha yakınken üniversitede artık gerçek hayata bir tık daha yaklaşılır. Yetişkinliği hissetme, olgunlaşmaya başlama ve davaya gerçek bir şuur, ihlas ve enerji ile hizmet edilecek dönemdir üniversite dönemi.

Peki üniversite yıllarını nasıl değerlendirmeliyiz?

Yoğunluklarımız okuduğumuz bölümden bölüme değişir. Bazı fakültelerde dersler daha fazla ve stresliyken bazılarında ders yoğunluğu daha az ve sosyal hayat daha fazladır. Hangi bölümde okursak okuyalım haftanın en az bir gün Allah’ın adının anıldığı bir mecliste bulunmamız gerekir. Çünkü bu meclisler imanımızı diri tutar. Bu meclisler bir vakıf, cami bünyesinde ya da kendi küçük arkadaş grubumuzda yapılan bir sohbet halkası olabilir. Bu ortamlarda ayet ve hadislerde geçen cemaat şuurunu yakalama fırsatı bulabiliriz. 

Okulda olduğumuz süre zarfını nasıl değerlendirebiliriz? İslami çizgide olan bir kulübün bünyesine girip ya da sadece etkinliklerini takip edip okulda da aktif olabiliriz. Beraber kitap tahlili yapacak bir kulüpte bulunmak insanı çok geliştirir. Mesela, ülkemizin de konumu gereği Ortadoğu’ya dair okumalar yapmak faydalı olabilir.

Çevreni temiz tut. Dedikodudan uzak dur. Yaptıklarının karşılığını Allah’tan bekle, insanlardan değil. Böylece kimseye kırılmazsın. Sık sık Kur’an-ı Kerim oku. Hayatına yön veren ayetler olsun. Yüce kitabı daha iyi anlamak için bir tefsir dersine katıl ya da bir hocanın tefsir derslerini izle. Muhakkak Riyazu’s Salihin okumalarına katıl. Böylece hadislere daha hâkim olursun. Hayatında örnek aldığın şahsiyetler bulundur ve onların gençliğini oku. Gençliğin bereketine inan.  “Çok yoğunum, zamanım yok!” deme. Davaya hizmet etmenin her zaman bir yolu vardır. Çok kitap oku. Bir işi bitirince diğerine geç. Yolda bile boş durma; ya zikir çek ya da bir fikir hakkında düşün. Ölüm, ahiret, dava kavramları üzerine düşün mesela.

Bir genç nesil idealize et kafanda Necip Fazıl’ın gençliğe hitabesinde dediği gibi "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik.

Hangi bölümü okursan oku, mezun olduktan sonra tek gayen rıza-ı ilahi olsun ama dünyadan nasibini unutma!

Allah için koşanlar, hızlı koşun ve gençlik bir kere yaşanacak o da neden Allah için olmasın?

 

Zeynep Sude Yaşaroğlu