25 Kasım 2024 Pazartesi
Dosya

Nefes Alan Kelimeler "Türkçe-Arapça Arasında Kelime Etkileşimi"

Gönüllerimizi imanla, dillerimizi süslü kelimelerle, göğü yıldızlarla donatan Yüce Allah'ın Adem'i (as) yaratmasının hemen akabinde ona isimleri bellettiğini Kur'an'dan öğrenmişiz. Bakara suresinin 31. ayetinde geçen ifade mealen "Adem'e bütün isimleri öğretti." şeklindedir. Ayetin, Diyanet’in Kur'an Yolu'nda tefsiri ise şöyledir: "Adem'e bütün isimleri, yani maddi ve manevi varlıkların, kavramların isimleriyle beraber özelliklerini veya isim vermeyi/dil icat etme kabiliyetini belletti."

İşte "dil", Adem'in (as) isimleri yani dili öğrendiği o andan bugüne adeta canlı bir varlık olarak yaşayagelmiş, tıpkı insanlar gibi çoğalmış, yeryüzüne dağılmış ve aileler kurmuştur. Tarih tüm uzuvlarıyla akadururken, dil de insanlarla birlikte sürüklene gelmiş, onların ihtiyaçlarına binaen canlı kalmış ve üremiştir. Dilin oluşumu, değişimi ve gelişimi de yine bir insana ve belki memleketinden gayrı dönmemek üzere uzak diyarlara göç etmiş bir insanın durumuna benzer. Evvela telaffuz farklılıkları baş gösterir, onu yeni kelimeler takip eder; son olarak da cümle yapısı değişir. Yanında yöresinde ne olup bittiğine bakılmaksızın canlı kalarak değişimini sürdürür. Bu canlılık ve üreme neticesinde dil aileleri, diller, lehçeler oluşagelmiştir. Bu dillerden biri de Türkçe olmuş ve bugün yaşayan en kadim diller arasında yerini almıştır.

Günümüz Türk dillerinin anası olarak Hun dilini kabul etmek mümkünse de, bugün o dilden bize çok az sayıda kelimenin kaldığını da belirtmemiz gerekecektir. Zira Türkçe de Türk topluluklarıyla birlikte değişim göstermiş ve henüz Orta Asya bozkırlarındayken dahi Çin, Kore, İran ve Moğol dilleriyle etkileşime girmiş, kelime alışverişi yapmıştır. Bu durum göstermektedir ki Türkçenin doğasında başka dillerden gelen kelimeleri millileştirme hayatiyeti vardır.1

Milletlerin olduğu gibi kelimelerin de tarihi vardır. Bir milletin ataları asırlarca o kelimelerle duymuş, onlarla düşünmüş, birbirlerini ve evlatlarını o kelimelerle sevmiş, ilim ve hikmeti o kelimelerle nakletmiş, bu kelimeleri tamamıyla milli bir sanatla işleyip güzelleştirmiş ve kendi milli musikisiyle seslendirmiştir. Türkçemiz de yalnız bir bölgede değil, şanlı ecdadımızın tarih boyunca, nice görkemli ve muhteşem devletler kurduğu çeşitli topraklarda işlenegelmiştir. Türkçe 14. yüzyıldan bu yana dünyanın üç kıtasına hakim bir cihan devletinin dili haline gelmiş, hüküm sürdüğü toprakların neresinde güzel bir ses bulmuşsa, onu, kendi bünyesine almakta büyük bir kabiliyet göstermiştir. Türkler vergi, zekât, mahsul toplar gibi kelime de toplamış, bu kelimeleri Türkçenin zevkiyle işlemişlerdir.

Tarih boyunca böylesine bir canlılık içerisinde olan Türkçemizde, kökenlerine ait sayısal verilere göre bazı yabancı dillerden geçen kelime sayıları şöyledir: Arapça 6463, Fransızca 4974, Farsça 1374, İtalyanca 632, İngilizce 538, Yunanca 399, Latince 147, Almanca 85. Görüldüğü gibi Türkçenin en çok kelime aldığı dil Arapçadır. Bu durum da göstermektedir ki anadili Türkçe olan insanların dağarcıklarında hatrı sayılır miktarda Arapça kelime mevcuttur.2 Bu açıdan bakıldığında özellikle Arapça öğrenen/öğreten kimseler hak vereceklerdir ki dünyada Kur'an dilini öğrenmede en nasipli millet olabiliriz.

Diller tarih boyunca etkileşime girmişler, göçler vb. sebepler yeni dilleri veya lehçeleri oluşturmuş, kelime alışverişleri yaşanmıştır. Bu etkileşimin en güçlü gerçekleştiği ikililerden biri şüphe yok ki Arapça ve Türkçedir. Türklerin İslam'ı kabulünün akabinde gelişen süreç, yüzyıllar boyu süregelen ortak değerler, aynı medeniyetin aynı davanın iki güçlü temsilcisiyken nihayet aynı sancak altında bir olmuş diğer kavimler gibi Türk’ün ve Arap’ın kardeş olmasından, kardeş gibi yaşamasından diller de payelerini almıştır. Bu kuvvetli etkileşim yalnızca kelime alışverişi olmaktan da çıkmış, aynı coğrafyayı, aynı dini ve dahi aynı hassasiyetleri paylaşan bu iki necip milletin düşüncelerine, cevaplarına, sözlerine, tepkilerine, deyişlerine sirayet etmiştir. Kelime alışverişinde Arapçanın kelime vermede Türkçeye göre sayısal bir üstünlük sağladığını söylemek mümkünse de, bu geçen kelimelerin neredeyse dörtte biri anlam kaymasına uğramış, tam anlamıyla Türkçeleşmiştir. Örneğin, müsaade kelimesi Arapça (سعد) kökünden (مساعدة) olarak türeyen ve yardım etmek anlamında kullanılan mastar bir kelimeyken, Türkçede biz bu kelimeyi "izin" anlamında kullanmaktayız.

Bu yazıyı sayısız örneğe boğmak yerine bir örnekle -onu da anlam kayması yaşadığı için özellikle belirtilmesi gerektiğinden- tamamlamanın çok daha müstefit olacağı kanaatini taşıyorum. Umuyorum ki, kardeşlerimiz bu konuya tevessül edip kendileri örnek bulacaklardır. Ancak size şunu ifade etmem gerekecek ki bu yazıda 64 adet Arapçadan Türkçeleşmiş kelime kullanmış oldum. Bulması da size kalsın.

İnsan nefes alıp verdikçe diller, kelimeler, deyişler de nefes alıp verecek; dillerin etkileşimi de kıyamete de sürecektir.

Muhammed Yasin Can

________________________

1Banarlı, Türkçe’nin Sırları, s.15

2Ermiş, Türkçeleşmiş Arapça Kelimelerin Tasnifi, s.7