22 Kasım 2024 Cuma
Sinema

Hayatta Kalma Üzerine: Tabutta Rövaşata

 

1996 yılında Kıbrıslı yönetmen Derviş Zaim imzası taşıyan film birçok sinemasever için ülkemiz sinemasında bazı şeylerin değişiminin başladığı film olarak kabul görüyor. Film gösterime girmesinin ardından yurtiçi ve yurtdışı birçok festivalden ödüllerle dönmüştür ve Zaim daha ilk filmiyle geleceğe bir nevi “geliyorum” mesajı yollamıştır.

Bebek'te sokak hayatı yaşayan Mahsun Süpertitiz’in ve çevresindeki insanların dramını merkeze alarak toplum içinde bulunan –toplumun ne kadar sahiplendiği sorgulanabilir- “öteki”leri anlatıyor film. Film bu bağlamda aslında gerçek bir hikâyeden esinlenmiş; Rumeli Hisarı taraflarında Dursun isimli bu şahıs filmdeki Mahsun gibi her türlü araba, otobüs ve benzeri taşıtın içine rahatlıkla girebiliyor, içlerine girdiği arabaları temizliyor.

Mahsun, ısınmak için araba çalar, ara sıra Reis'in balıkçı teknesinde çalışır, tam olarak sahip olamadığı arkadaşları vardır, içki içer çokça, geceleri bezen inşaatta kalır, çıkma ekmek yer, çıkma gömlek giyer, çıkma olan ne varsa Mahsun için olur. Diğer insanlar tarafından da bütünüyle “çıkma” olarak görülür çünkü. Her zaman bir fazlalıktır bulunduğu ortamlarda. Bir de kahvede her gün gördüğü o kadını sever, sever ama elinden pek de bir şey gelmez. Arkadaşlarının dünya ile bir bağlantısı vardır; siyaset konuşurlar bazen, balığa çıkarlar, milli maç izlerler. Herkes atılan golü kutlarken Mahsun çorbasını yudumlar, gece kalacağı yeri düşünme derdindedir.

Böylesine çalkantılı bir hayata sahip olan Mahsun’u izlerken bir saniye bile ona acımayız, acıyamayız. Derviş Zaim buna izin vermez. Acıma duygusu onu sahiplenmemizden çok onu “bulunduğumuz yerden” dışarı itmemize neden olacaktır çünkü. Ona acımamız, ondan üstün olduğumuzu gösterecektir; ona hak vermemiz ise onu gerçek sahiplenmemiz olacaktır. Mahsun yeni şeyler yaşadıkça biz ona hak vermeye başlarız, işte o yüzden zaman geçtikçe de sahipleniriz.

Derviş Zaim’in diğer birçok filmi gibi bu da “gerilla” diye tanımladığı bir film yönetmenin; kurgusu ve film ücretleri dışında başka hiçbir kaleme para harcanmamış. Hiçbir oyuncunun ücret almamasına rağmen bu kadar başarılı performans göstermeleri yönetmenin oyuncu yönetiminde ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Elbette oyuncu seçimi de bundan daha önce gelecek önemli bir etken, gerek Tuncel Kurtiz gerek Ahmet Uğurlu rolleri için gerçekten en uygun oyuncular diyebileceğimiz oyuncular gerçekten.

Yönetmenin diğer filmlerinde de olduğu gibi bu filmde de az sayıda oyuncu filmin yükünü sırtlanıyor. Bu şekilde başarıya ulaşmak zor olduğu kadar, başarılı oyuncular ile çalışıldığı zaman çok iyi sonuçlar doğuruyor.

Sonuç olarak baktığımızda film birçok imkân yoksunluğuna rağmen özverili çalışma ve kaliteli düşünceler ile dönemi için zirveye çıkmış durumda. 35 yaşındaki diğer bir başrol oyuncusu Ayşen Aydemir, bir ödül alacağı gün hayatını kaybetmişti. Yazıyı sonlandırırken onu da anmamak olmaz elbet.

Talha Ulukır