Genç Öncüler’in Ağustos/145. sayısı, “Vakıflar Çözülürse Toplum Çöker” manşetiyle çıktı!
Dergide bu ay, vakıf medeniyeti olarak anılmamızın nişaneleri, eskiye kıyasla günümüzde vakıfların yaşadığı dönüşüm ve vakıfların kendi varlıklarına ve misyonlarına halel getirmeme zorunlulukları dosyaya taşınıyor.
Editör yazısı ise şöyle:
Yaşadığımız coğrafyanın, Selçuklu ve Osmanlı tecrübeleriyle beraber “vakıf medeniyeti” olarak anılması hiç yadırgamayacağımız bir durum. Her köşe başında karşımıza çıkan medreseler, külliyeler, camiiler, çeşmeler bunun getirisi. Anadolu’nun İslamlaşması serüveninde cemiyet hayatı inşa edilirken vakıflar hep önü çekmiştir. Ahilik teşkilatı ekonomik hayatın adil bir şekilde düzenlenmesine ön ayak olurken sosyal hayatın içindeki aksaklıkları gidermek için pek çok vakıf kurulmuş; rızayı ilahi için çalışmıştır. Düşkünlere yardım etmek, öksüz ve yetimleri korumak, tarihi eserleri muhafaza etmek… için kurulan vakıflardan kışın yiyecek bulamayan kuşlara gıda tedarik etmek için kurulan vakıflara kadar pek çok alanda bu yapılar, coğrafyamızın barındırdığı her unsura sahip çıkan bir hüviyetle bilinmiştir.
Son yüzyıla gelindiğinde vakıflarımız eski formunu muhafaza etmekle birlikte yeni bir hüviyete de bürünmüştür. Cumhuriyetin ilanından sonraki süreçte siyasi söylemleri ve hayatı değiştirme iddiası olan gruplar ve cemaatler de seslerini vakıfların etrafında yükseltmiştir. Siyasi mücadelenin merkezi olan vakıflar, iki yüzyıl önceki yapılarından farklı olarak halkın çok daha gözü önündedir ve her zamankinden daha şeffaf ve temiz kalma sorumluluğu hissetmelidir. Son yıllardaki siyasi ortam ve gergin dil, vakıflarımıza, öncelikli sorumluluklarının halka ulaşmak, yaraları sarmak, irşat etmek ve İslami bilinci yaymak olduğunu unutturmamalıdır. Ve yine tekrar etmek isteriz ki, cemiyet hayatımızda en temiz kalması gereken yapılarımız vakıflar olmalıdır. Vakıfların çözülmesi, toplumun çöküşü demektir.
Genç Öncüler dergisi olarak bu ay, “Vakıflar Çözülürse Toplum Çöker” dosyasıyla okuyucularımızın karşısına çıkıyoruz. Osmanlı’daki vakıf kültürü ve farklı sebeplerle kurulan vakıflar, günümüze uzandığımızda ise vakıfların en temiz kalması gereken kurumlar olma zorunluluğu, siyasallaşan söylem ve kaybettiğimiz değerler dosya yazılarından.
Kerim Dorukoğlu, Gereksiz Mevcudiyet yazısına bu ay da devam etti. Dücane Demirtaş, Tünelin Ucundaki Işık yazısıyla köşesinde. Mahinur Özdemir, Vasıf Sahibi Vakıflara Talip Olmak adlı yazıyı kaleme aldı.
Dosya dışı konularda Toleuzhan Galiyeva, İslam’a Kavuşma yazılarına devam etti; bu yazı dizisinde artık sona geliyoruz. İslami İlimler köşesinde bu ayki konu iman-amel bahsi. Alıntı yazılar köşesinde bu ay Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun Üzümcü hikâyesi ve Şevket Süreyya’nın 1957’de kaleme aldığı İnkılaplar, Ezan, Atatürk, Menderes yazısı mevcut. Fazıl Cem kitap kritiği yapmaya devam etti. Hasan Hüseyin Çaçan Felsefe, Mehmet Zahid Başak Ders Notları köşesinde. Mehmed Eşref Tarih Tekerrürden Mi İbaret yazısı ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile günümüz siyaseti üzerine bir deneme kaleme aldı. Gündelik Şeyler köşesi de bu ay dergide. “On Soruda” bölümü bu ay da dolu dolu. Objektifimden Yansıyanlar köşesinde bu ay misafirimiz Tuğba Nur Avcı. Arka kapakta ise bu ay Refi’ Cevad Ulunay’ın 1957’de kaleme aldığı Sanat Yıkıcıları var; bu metin 62 sene sonra yeniden okuyucularını bekliyor.
Genç Öncüler’in genç yazarları olarak gayemiz; toplumsal yaşamımızda karşılaştığımız iyilikleri, kötülükleri, kolaylıkları ve zorlukları, siz değerli okurlarımıza en anlaşılır şekilde aktarmaktır. Kadromuz, adaletle şahitlik vazifesini unutmayarak yazılarını kaleme alma gayretindedir. Çünkü bu bize Rabbimizin vahiyle sabit kıldığı bir görevdir. Bütün sayılarımızı bu bilinçle çıkarıyoruz. Çalışmamızın hayırlara vesile olmasını diliyor, keyifle okumanızı temenni ediyoruz.
Genç Öncüler Yayın Kurulu