Zaman kavramı, tarih boyunca hem bilim dünyasında hem de felsefi tartışmalarda sıklıkla tartışılan; onu tam olarak yansıtan bir tanıma sahip olmayan olgudur. Yaşamımızda sahip olduğumuz en değerli kaynaklardan biri olan zaman; saklanamaz, biriktirilemez, alınıp satılamaz, geriye ya da ileriye sarılamaz. Peki, zaman nedir? İslam'da zaman nasıl ele alınmıştır? Kur'an-ı Kerim'de "asra yemin" eden ayetlerin anlamı nedir? Kullandığımız saat düzeni, neye işaret eder? Zamanı yönetmek mümkün mü?
Zaman ve taşıdığı anlam, binlerce senedir insanlığın zihnini sürekli meşgul eden ve içinden çıkamadığı soruların ortaya çıkmasına sebep olan etkenlerdendir. Zaman mefhumu olmaksızın kainatın ve insanın kaynağı anlaşılamaz ve tarih anlayışı inşa edilemez.
Her anımızı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü zaman, hiç kimse için durup beklemiyor. Geçmiş zaman bir daha geri gelmeyecek ve gelecek zaman ise sır ve meçhullerle dolu. Sadece yaşamakta olduğu an, insana verilen en değerli hediyedir. Sahip olduğumuz en büyük nimetlerden biri olmasına rağmen, en kolay harcadığımız nimet hiç şüphesiz ki zamandır. Fırsatımız eldeyken ve imkan varken onu Allâh’ın râzı olacağı şekilde değerlendirmek, en güzel davranıştır.
Efendimizin hadisinde de belirttiği üzere “İki nîmet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır. Bunlar; sağlık ve boş zaman.” (Buhârî, Rikâk,1)
Zamanın kıymetini anlayan ve ânı dolu dolu yaşama gayretinde olan İslâm âlimleri de vakti nimet olarak görür, onu zâyi etmezlerdi. Muhabbetlerini kısa tutar, davet edildikleri yerlere yanlarında kitapla icabet ederlerdi. Karşılaştıkları kıymetli bilgileri hemen kaydederlerdi. Bu âlimler zamanı ihyâ eden ve zaman ile de ihyâ olan kişilerdir.
Sunulan zamanın hakkını verebilmek için bizler de evvelâ işlerimizi düzene koymalı, bir plan program dâhilinde ilerlemeliyiz. Öncelikli işleri esas almalı, erteleme hastalığını tedavi etmeliyiz. Hayatın aslı olan ‘zamanı’, öldürmek için değil, yaşatmak için gayret sarf etmeli, bu doğrultuda fedakârlıklar yapmalıyız.
Bizler Genç Öncüler olarak bu ay “Ömrün Görünme-yen Sermayesi: Zaman” manşetiyle karşınızdayız. Yazarlarımızdan Nejdet Meşe, Zamana Dizgin Vurmak yazısını kaleme aldı. Elif Enfal, Ahir Zamandayken yazısıyla sizlerle. Zeyneb Rabia Yazıcı, İhmal Edilen Zaman dedi. Melek Köroğlu, Ne İçinde Ne de Büsbütün Dışında Olduğumuz Zaman yazısını kaleme aldı. Mustafa Derviş Dereli, Sosyal Medyadan Metavers’e Zaman, Mekan ve Beden yazısıyla sizlerle. Belkız Mahitapoğlu, Asr’a Yemin Ederim ki dedi. Ahmed Dheyab, İbnul Vakt Olmak yazısını kaleme aldı. Numan Karabudak, Hey Sana Söylüyorum, Yavaşla! dedi. Genç Öncüler olarak Özel Öğrenciler Okulu Müdürü Nasuh Deveci ile röportaj gerçekleştirdik. Dosya dışı yazarlarımızdan Makbule Kara, Ailemin “Normal” Çocuğu Olmak yazısını kaleme aldı. Sare Yavuz, Fas Yolculuğum gezi yazısıyla sizlerle. Ümmügülsüm Yılmaz, Bir Haftaya Ne Kadar Çok Şey Sığabilir? dedi. Zehra Mahitapoğlu, Bizden Haberler sayfasını sizler için hazırladı. Zeynep Pınar Can, Genç Öncüler Deprem Bölgesinde yazısını kaleme aldı. Son olarak R. Merve Taşdelen, Gerçekleşmeyen Veda şiirini sizlerle paylaştı.
Genç Öncüler olarak her koşul ve durumda hakkı dile getirip istikamet üzere olma sorumluluğumuzu yerine getirme gayesiyle bu ayki dergimizi siz değerli okuyucularımızın idrak ve beğenisine sunuyoruz. Her sözümüzün başı Allah’ın adı ile ve yine her sözümüzün sonu Allah ‘u alem olmak üzere.