150. Sayı / İnsanca Yaşamanın İmkânı

Artık her an­la­mıy­la müş­te­rek ola­rak pay­laş­tı­ğı­mız bir der­di­miz var: in­san­ca ya­şa­mak. Artık diye baş­lı­yo­ruz, zira sanki hi­ka­ye­ler­de ol­du­ğu gibi an­la­tı­nın so­nu­na, başka bir ifa­dey­le ta­ri­hin ni­ha­ye­ti­ne var­dı­ğı­mız his­si­ya­tı he­pi­mi­zi aynı ka­nı­ya ve kay­gı­ya sü­rük­lü­yor: bizi saran ve mo­dern ha­ya­ta dair haz­me­de­me­di­ği­miz her şey ama her şey kar­şı­sın­da bir ih­ti­ma­li arı­yo­ruz. Bu ih­ti­mal, in­san­ca olan her şey. Şe­hir­de veya taş­ra­da, işte veya tar­la­da, hi­kâ­ye­nin sonu ge­re­ği et­ra­fı­mı­zı saran tüm gay­rı­ta­bi ve gay­rı­ah­la­ki ko­şul­la­rı bir kah­ra­man gibi aş­ma­ya ça­lı­şı­yor; ka­ya­ya saplı kı­lı­cı çı­kar­ma­ya yel­te­ni­yo­ruz. Kö­tü­lük, sap­kın­lık, ya­pay­lık ve şey­ta­ni olan ne varsa hi­ka­ye­miz içe­ri­sin­de ol­gun­laş­mış ama dile ge­tir­di­ği­miz bir ih­ti­mal de var: kı­lı­ca uza­nan el­le­ri­miz ve bir kah­ra­ma­nın iyi­lik, gü­zel­lik, ahlak ve doğal olan her şey için sa­vaş­ma­ya dair inan­cı. Bu ayki sa­yı­mız­da bu inan­cı dile ge­tir­me­ye ça­lış­tık. Evet, her şey sanki daha da kö­tü­ye gi­di­yor, dev­ran dö­nü­yor, göğe bi­na­lar yük­se­li­yor. Çar­pık ve doğal ol­ma­yan şeh­ri­miz ara­sın­da sa­de­ce işi­miz, aşı­mız değil duy­gu­la­rı­mız, dü­şün­ce­le­ri­miz ve inanç­la­rı­mız da ezi­li­yor. Dün­ya­nın sonu geldi dense ye­ri­dir belki. Ama başka bir şey daha var. Son günde ilk günün he­ye­ca­nı­nı ta­şı­mak ya da Allah Re­su­lü’nün ifa­de­siy­le “kı­ya­me­tin ko­pa­ca­ğı­nı bil­sek eli­miz­de­ki fi­da­nı dik­mek”. Ku­la­ğa büyük laf­lar gibi ge­li­yor öyle değil mi? Hayır bizce değil. İnsan­ca ya­şa­ma im­kâ­nı­mız bütün bu şart­lar al­tın­da dahi de­ğer­le­ri­mi­zi ko­ru­mak, öyle slo­gan­laş­tı­rı­lan­la­rı bir ke­na­ra bı­ra­ka­lım, ör­ne­ğin kom­şu­mu­zun ka­pı­sı­nı bir tabak tat­lıy­la çal­mak, hata yap­a­nı af­fet­mek, lükse ve gös­te­ri­şe bu­laş­ma­yıp ka­na­at gös­ter­mek değil mi? Apart­ma­nın ka­pı­sın­da kom­şu­mu­za ver­di­ği­miz selam, bu soğuk beton du­var­lar ara­sın­da bize bi­çi­len kab­rin dı­şı­na çıkma ih­ti­ma­li­miz değil mi? Tam ola­rak bu ih­ti­ma­le inan­dık, hiç ol­maz­sa siz­le­rin de pay­la­şa­ca­ğı üzere, bu ih­ti­ma­lin has­re­ti­ni dile ge­tir­dik.

Genç Ön­cü­ler ola­rak bu ay “in­san­ca ya­şa­ma­nın im­ka­nı­nı” dos­ya­ya ta­şı­yo­ruz. Ya­zar­la­rı­mız­dan Ha­ti­ce Sena Üstün do­la­bın çek­me­ce­le­rin­de ya­şa­ma gay­re­ti­ni ele aldı. Ha­ti­ce Beyza Öz­türk ise yal­nız­ca şeh­rin beton ze­min­le­rin­de biten yapay çi­çek­le­rin izini sürdü siz­ler için. Fatma Sena Ya­ba­ni­gül si­mi­ti­mi­zi pay­laş­tı­ğı­mız mar­tı­lar­la bir­lik­te ne­le­ri kay­bet­ti­ği­mi­zi ha­tır­lat­tı; Osman Zin­nur Aksu ise yirmi mil­yon içe­ri­sin­de­ki yirmi mil­yon yal­nı­zı. Na­ge­han Elif Akdağ he­pi­mi­zin pay­laş­tı­ğı kor­kunç çık­ma­zı ele aldı: her şeye ye­tiş­me zo­run­lu­lu­ğu. Kadir Osma dosya ko­nu­la­rı­mı­zın or­ta­sın­da rüz­gâr alan bir mev­ki­den şehre hay­kı­ra­bi­le­ce­ği bir boş­luk buldu. Ma­hi­nur Öz­de­mir ya­şa­mı hayat kılan in­sa­nın he­ye­ca­nı­nı dile ge­tir­di. Son ola­rak ise Fazıl Cem, nos­tal­ji ve ütop­ya ara­sın­da şehre dair da­ğı­nık not­la­rı­nı biz­ler­le pay­laş­tı.
Dosya dı­şın­da Hü­sa­met­tin Mal­ko­çoğ­lu yer­le­rin­den edi­len Fi­lis­tin­li mül­te­ci­le­rin top­rak­la­rı­na dair ha­fı­za­la­rı ile folk­lor ara­sın­da­ki iliş­ki­yi göz­ler önüne serdi. İlginç ve kısa bir içe­rik ola­rak Dante ve Tu­feyl ara­sın­da sık­lık­la dile ge­ti­ri­len po­pü­ler iliş­ki­ye dair de bir çe­vi­ri­yi araya sı­kış­tı­ra­bil­dik. Yine Ahmed Gaz­za­li’nin kav­ram dün­ya­sı­na dair bir araş­tır­ma ya­zı­sı da dosya dışı içe­rik­le­ri­miz ara­sın­da. Genç ya­zar­la­rı­mız­dan Mu­ham­med Ali İşlet “bu gidiş ne­re­ye” diye sordu. Sü­mey­ye Çift­çi yük­len­di­ği­mi­z ve ağır ema­neti biz­le­re ha­tır­lat­tı. Hoş bir anek­dot ola­rak Cizre’deki li­se­li­ler­le il­gi­le­nen bir grup Bo­ğa­zi­çi­li ar­ka­daşı­mı­zın ko­nuy­la il­gi­li ya­zı­sı­na da bu ay yer ver­dik. Orta say­fa­da Meh­met Ali Öz­de­mir Se­bi­lür­re­şad der­gi­sin­de­ki Meh­med Fah­red­din’in fe­mi­nizm hak­kın­da­ki ya­zı­sı­nı ve ta­mam­lan­ma­nın yanı sıra ez­har-ı ha­ki­kat say­fa­mı­zı da yine boş bı­rak­ma­dı. Sü­ley­man Acar kendi hi­ka­ye­sini seri ola­rak ka­le­me al­ma­ya baş­la­dı. Son ola­rak ise Se­la­met Hak­ka­ta­pan biz­ler için bu ay Rıza Yıl­dı­rım’ın Ge­le­nek­sel Ale­vi­lik adlı ça­lış­ma­sı­nı tah­lil etti.

Bu ayki sa­yı­mız­da bir­bi­rin­den güzel şiir ke­sit­le­ri de var. Uğur­can Bay gül so­lu­ğu­nu ka­le­me döktü. Yine Sü­ley­man Acar vefat eden an­ne­si­ne yaz­dı­ğı içli şiiri biz­ler­le pay­laş­tı. Esra Akgül ve Mu­ham­met Bed­red­din Kay­maz da her za­man­ki kö­şe­le­rin­de biz­le­ri şi­ir­siz bı­rak­ma­dı­lar.

Genç Ön­cü­ler ola­rak her koşul ve du­rum­da hakkı dile ge­ti­rip is­ti­ka­met üzere olma so­rum­lu­lu­ğu­mu­zu ye­ri­ne ge­tir­me ga­ye­siy­le bu ayki der­gi­mi­zi siz de­ğer­li oku­yu­cu­la­rı­mı­zın idrak ve an­la­yış­la­rı­na su­nu­yo­ruz. Her sö­zü­mü­zün başı Allah’ın adı ile ve yine her sö­zü­mü­zün sonu Al­la­hu­alem olmak üzere.