“Kültürel iktidarı kaybediyoruz” hep duyduğumuz bir cümle değil mi? Gerçekten de yakın zamanda insanlarımızın yaşam biçimleri ve düşünceleri üzerinde ciddi bir kavga döndüğü aşikâr. Fakat bunlar çoğu zaman pek de görünür olmayan veya farkında olmaksızın kanıksadığımız şeyler; giyim kuşamımız, dinlediğimiz müzikler, ağzımızda yer etmiş belirli kelimeler, ifade kalıpları, okuduğumuz kitaplar, çalıştığımız ve ilgi gösterdiğimiz alanlar, insanlarla iletişim kurma biçimlerimiz…. Başka bir ifadeyle “ben”den “biz”e yaşantımızın kodlarını içeren, bu coğrafyadaki kaderimizi şekillendiren her unsur. Böylesine “büyük bir resimden” baktığımızda kültür kavgasının siyasetten ve ekonomiden çok daha fazla ilgi çekmesi gerektiğini, burada kazanılacak bir zaferin veya yüzleşilecek bir mağlubiyetin istikbalimiz üzerinde daha derinden izler bırakacağını söylemek, öngörmek çok da zor olmasa gerek. Fakat sizlerin de bize katılacağınız üzere “kültür kavgası” sadece Türkiye’de değil bütün bir İslam coğrafyasında ve “kenar kuşağımızın” ötesindeki bölgelerde hakkında pek de bilgi sahibi olmadığımız, yumruğun nerden geleceğini kestiremediğimiz sürekli değişen bir mücadele sahası.
Öyle hemen yabana atmayalım! Burada gerçekten bir “büyük resim” var. Ne yersek, ne giyersek, ne dinlersek, ne konuşursak, ne çalışır, nasıl düşünür, nasıl bilir, nasıl hatırlar, nasıl unutursak istikbalimizde şekillenecek yeni değer yargıları bütün bu unsurlardan bağımsız olmayacaktır. Bu yüzden neyi taklit ettiğimize bakalım. Hangi kahramanın senaryosunu tekrar ettiğimize, etrafımızdaki sesleri nasıl işittiğimize, aidiyet ve ünsiyet duygularımızın nereye yönelik olduğuna bir bakalım. Eğer kültür özelde bireyin genelde ise toplumun bütün bir yaşantısını kuşatan maddi, manevi her şey ise sizce de bu alanda verilecek mücadele her şeyden öncelikli değil midir? Sizi beklemeden söyleyelim. Türkiye’nin ve İslam coğrafyasının kaderini belirlemek isteyenler için çoktan böyle.
Şimdi ise sormak istediğimiz sual şu: çağdaş kültür, Müslümanlar arasında ne zaman güncel bir konu başlığı olacak? Sinema filmlerinin, dizilerin, kitapların, saç stillerinin, giyim kuşamın, düşünme ve konuşma biçimlerinin, tarih anlatısının, mimarinin ve dahasının oluşturduğu sırf bu coğrafyaya has yargıların günübirlik siyasi tercihleri yönlendirme çabasından daha mı az kıymeti var? Hayırsa kültür kavgasını tarafsız bırakmayalım!
Genç Öncüler olarak bu ay “kültürel iktidar kavgamızı” dosyaya taşıyoruz. Yazarlarımızdan Aruuke Uran Kyzy bu ay sizler için kültürel iktidarın oluşumunu ele aldı. Bilal Acar ise son günlerde sıklıkla farklı kesimlerce dile getirilen beka kavramını kapitalist kültür ile olan ilişki temelinde işledi. Osman Zinnur Aksu ise kültürü yumuşak güç işleviyle değerlendirdi. Hatice Beyza Öztürk biraz daha özele indi ve mevcut popüler kültürün gençler üzerindeki etkisini irdeleyen bir yazı kaleme aldı. Son olarak ise Malkoçoğlu, Türkiye’deki kültür kavgasında gerçekten de ikinci bir tarafın olup olmadığını sorguladı.
Dosya dışında Mehmet Zahid Başak’ın ders notlarının altıncısı yayınlıyoruz. Mahinur Özdemir deneme köşesinde veciz bir şekilde İnsan Hakları Günü’nü kutluyor. Recep Ayık ise yitirilen itibarımızın alternatif imar imkanlarıyla bu sayıda bizlerle. Süleyman Taşkın, Kudüs’ün İngilizler tarafından işgalini dönemin tanığı olan Hıristiyan bir Arap müzisyenin gözünden bizlere sunuyor. Ayşe Can, bu ay Alak suresinden bizlere önemli dersler çıkarıyor. Hacı Tahir Emin hatırlama ve unutmanın bağlamında folklörün önemini Filistinliler üzerinden önümüze koyuyor. Orta sayfada son olarak Mehmet Ali Özdemir, Sebilürreşad dergisinde Mehmed Fahreddin’in Feminizm hakkında yayınlamış olduğu makalenin ve Hakkı Paşa’dan bir vecizenin üzerine kaleme alınan mülahazanın transkriptini sunuyor. Son sayfaları çevirmeden önce ise sizleri 10 soruda köşesine taşıyoruz.
Bu ayki sayımızda birbirinden güzel deneme, hikâye ve şiir kesitleri de var. Ahmet Sungur Karlı bir Günde adlı yazısıyla kuyulardaki yalnızlığımızı hissettiriyor. Süleyman Acar abimiz kendisinin kaleme aldığı bir demeyle hikayesini sizlere sunuyor. Yine Esra Akgül, Muhammed Bedrettin ve Kadir Osma şiir köşelerinde sizlerle. Objektifime yansıyanlar bölümünün bu ayki fotoğrafçısı ise Tuğba Sevinç.
Genç Öncüler olarak her koşul ve durumda hakkı dile getirip istikamet üzere olma sorumluluğumuzu yerine getirme gayesiyle bu ayki dergimizi siz değerli okuyucularımızın idrak ve anlayışlarına sunuyoruz. Her sözümüzün başı Allah’ın adı ile ve yine her sözümüzün sonu Allahualem olmak üzere.